OB | 2 - 25 | Savaş

192 11 1
                                    

❗️Bölüm silindiği için yeniden atıyorum, yeni bölüm değildir çiçeklerim!

▪️▫️

Gözüm dalmıştı. Doğramaktan helak ettiğim domateslerin suyu kesme tahtasından tezgaha akarken parmaklarımdaki taze yaralar domatesin suyundaki asit yüzünden sızlıyordu. Aklım babamdaydı ve sesleri kulağımda çınlıyordu.

Yalvarırım beni affet kızım, diye bağırıyordu durmadan, sana bu korkuyu yaşattığım için affet beni, yalvarırım nefret etme benden, yalvarırım.

Nefret ne demekti? Mümkün değildi; benim babam dünyanın en iyi babasıydı, Kenan'ın bize yaşattıkları yüzünden babamdan nefret etmezdim, etmiyordum, etmeyecektim. Ben onu sonsuz bir sevgiyle seviyordum ve bunu hiç kimse değiştiremezdi.

"Bu yaşta babandan şamar yersin bak!"

Aniden mutfağın girişinde duyduğum sesle gözlerim o yöne döndü. Babam buradaydı, ağlamaktan şişmiş, kıpkırmızı olmuş gözlerine ve bembeyaz yüzüne rağmen elleri belinde, çatık kaşlarla bana bakıyordu. Beni azarlıyordu; bakışlarından belliydi. Üstünde kırışmış pijamaları vardı ama hala filinta gibiydi. Omuzları dik, başı yukarıdaydı. Her zamanki babamdı; hem yaralı hem güçlü.

"Sen bana bağırmaya kıyamazsın ki," dedim şımarıkça. "Şamar da neymiş? Hem... Niye azarlıyorsun beni? Sana kahvaltı hazırlıyorum işte."

Ciddiyetle yanıma geldi. Elimde tuttuğum bıçağı aldı ve beni doğramaktan paramparça ettiğim domateslerden uzaklaştırıp musluğa yaklaştırdı. Suyu açıp ellerimi yıkadı nazikçe. Çattığı kaşlarına ve suratındaki kızgın ifadesine bakarak kıkır kıkır güldüm.

"Yahu gülme kızım," dedi sitemle. "Domatese alerjin var senin, bilmiyor musun? Her sabah aynı terane... Sen azar yemeye doymadın, ben de azarlamaktan bıkmam ama Nisan Hanım, inada bindirme beni bak. Üstelik ellerin de yara, yakar seni domatesin asidi, kıyamam güzel ellerine."

Gülümsedim. "Ama sen de çok seviyorsun domatesi. Benim ellerimin acısı senin mutluluğuna değer baba."

Suyu kapattı. Ellerimi kuruladı havluyla ve önce sağ, sonra da sol elime iki tane sesli öpücük kondurdu. Ellerimi bırakıp yüzümü kavradı. Kızaran kahve gözlerinin içine baktım, bu kez yumuşak bir bakış vardı gözlerinde.

"Eğer işin ucunda sen acı çekeceksen benim mutlu olmam imkansız sincabım," dedi yanaklarımı okşayarak. Gülümsedi. "Benden önce kendini düşüneceksin her zaman. Baba olan benim, kızımı ben koruyacağım, sen beni değil."

Bu sözlerin aslında domatesle bir ilgisi yoktu. Annemin gidişinden sonra, yani İstanbul'a geldiğimizden beri kendimden çok babamı düşündüğüm için böyle söylüyordu. Halbuki hiçbir şeyden haberi yoktu. Eğer onu korumak için Akbaba gibi eli kanlı bir adamla işbirliği yaptığımı, hele de elimi kirlettiğimi bilseydi hayal kırıklığına uğrardı. Onu korumak zorunda olduğumdan ötürü her zamanki gibi sustum. Yoksa onu korumama izin vermezdi, biliyordum.

"Maalesef Tamer Bey," dedim şımarıkça gülümseyerek. "Ben babamın kızıyım, babam bana sevdiklerimi korumam gerektiğini öğretti. Bana asla engel olamazsın, ben babamı her şeyden ve herkes korurum. Babamın canını sıkanları da döverim valla. Hepsinin ağzını burnunu kırarım, acımam. Durdurabiliyorsan durdur beni, hodri meydan!"

"Götünün bokuyla ettiğin laflara bak!" dedi sahte bir sitemle.

"Ama bana yumruk atmayı da sen öğrettin babacım, hatırlatırım," dedim alay eder gibi.

OYUNBOZANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin