OB | 2 - 29 | Ruhsuz Kadının Gölgesi

245 13 2
                                    

❗️Bölüm silindiği için yeniden atıyorum, yeni bölüm değildir çiçeklerim!

▪️▫️

Kulaklarımı çınlatan kahkahalara duygusuz gülümsemelerle karşılık veriyordum. Tam karşımda oturan Çisem, hiçbir şeyden habersizce başında dikilen 1-4 numaralı oyuncu Mustafa Yılman'la konuşarak ona ikram edilen şarabı yudumluyordu. Konuştuğu adamın uluslararası bir uyuşturucu baronunun sahibi olduğundan habersizce onu dinliyordu.

Duvardaki dijital saate gören tam sekiz dakika on yedi saniyedir buradaydık. Güney hala Cengiz Karakış'ı sorguluyor olmalıydı, burada değildi ki zaten burada olmaması herhangi bir sorun teşkil etmiyordu. Ben Güney Atalay'ın karısıydım, buradaki oyuncular bana Güney yokken bile dokunamazdı. Çünkü Güney, bu insanların üzerinde öyle korkutucu bir güce hakimdi ki, bulunmadığı ortamlarda dahi hepsini korkutmayı başarıyordu. Ama bu, oyuncuların benimle ve kız kardeşimle ilgilenmeyecekleri anlamına gelmiyordu.

Herkes akbaba gibi başımıza üşümüştü. Çisem'e ilgilerini çeken bir oyuncak gözüyle bakıyorlardı. Kendi koltuklarından kalkarak etrafımızda bir çember çizmişlerdi, bazıları koltuklara otururken kimisi ayakta beklemeyi tercih ediyordu. Behice Hanım da buradaydı; sağımdaki koltukta oturuyordu ama o da endişesini belli etmemek için kimseyi engellemiyor, soğukkanlılıkla sohbete katılıyordu. Şahbaz sağımda ayaktaydı, her oyuncunun tepkilerini kontrol eder gibi dikkatliydi ve biri saldırsa silahını çekip vuracak gibi duruyordu. Öte yandan Şahbaz bana destek olarak hem beni şaşırtmış hem de biraz olsun güvenimi kazanmıştı ama şu anda bunu düşünecek durumda değildim.

Cinnet geçiriyordum. Buna rağmen hiçbir şey yokmuş gibi karamelli tarçınlı viskimi yudumluyordum.

Çisem sarhoştu. Zaten buraya geldiğinde de sarhoştu. Muhtemelen şu anda kafası bambaşka yerlerdeydi. Benim buraya eğlenmek amacıyla kumar oynamak için geldiğimi düşünüyor, ara ara bana bakıp alayla gülümsüyordu. Sen babamı, annemi, tüm dertleri unutup eğleniyorsun ya, ben de eğlenebilirim, hodri meydan ablacım, der gibi bakıyordu bana.

Halbuki babamızı mahveden memleketin topraklarına ayak bastığını bilmiyordu. Tek yaptığı şey alay etmekti çünkü canı yanıyordu.

"Kitaplarınızı ben de beğenerek okuyorum," dedi 1-4 numaralı oyuncu Mustafa Yılman.

"Gerçekten hepinizin kitaplarımı okuduğuna inanmıyorum," dedi Çisem, şu anda ilgilendiği tek şey buymuş gibi davransa da içten içe can çekişiyordu, üzerinde hala Zeliha Uygur'un kürkü vardı; o kadının elli dört yaşında olmasına rağmen kiralık katilleri yetiştiren bir örgüte sahip olduğunu ve aynı zamanda ölümüne neden olduğu herkesin organlarını, organ mafyalarına pazarlayan bir kadın olduğunu bilmiyordu.

"Sizin gibi bir hazinenin hepimiz tarafından keşfedilmiş olması beni memnun etti, Çisem Hanım," dedi 3-5 numaralı oyuncu Haldun Beylerbeyi.

Kafam attı.

"Haldun Bey'in de bir kızı var," dedim rahatça, viskimden bir yudum aldım. "Aynı senin gibi Çisem, çok yetenekli bir kız. Kendisi bir piyanist, daha önce yedi kez konserine gittim ve açıkçası büyük bir yetenek." Aniden duraksayıp kaşlarımı çattım ve Haldun Beylerbeyi'ne baktım. "Kusura bakmayın Haldun Bey," dedim mahcupça. "Karınızın çocuğu olmadığı için kızınızın, metresinizden doğan bir çocuk olduğunu ve o çocuğun sizin kızınız olduğunu sizden ve metresinizden başka kimsenin bilmediğini unutmuşum. Şansa bakın ki artık herkes, diğerlerinden korumak için yıllardır sakladığınız bir kızınız olduğunu biliyor. Bana verdiğiniz sırrı yanlışlıkla ağzımdan kaçırdım, affedersiniz."

OYUNBOZANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin