27. BÖLÜM

93 88 0
                                    

Keyifli okumalar..

Şu anlık hiç bir sıkıntımız yoktu. İkimiz de yavaş yavaş yemek yiyorduk. Acaba konuşmadığımız yada emir konuşmadığı için mi sıkıntı yoktu? Büyük ihtimalle bu yüzden galiba.

Sessiz ortamı bozan Ayşe'nin; "suyunuz bitmiş. Su doldurayım mı?" Diye, sormasıydı.

Yüzümde ki gülümsemeyi eksik etmeden; "teşekkür ederim ama ben kendim doldururum." Dedim.

Ayşe; "olur mu öyle efendim? Benim görevim ve ben büyük bir zevkle yapıyorum." Dedim.

"Çok güzel olur. Bana hizmet etmek zorunda değilsin, Ayşe. Ben kendimi idare edebilecek yaştayım." Dedim.

Ayşe; 19 yaşların başında, kahverengi gözlü ve kumral bir teni vardı. Saçları gözleriyle uyumlu kahverengiydi ama saçların arasında çok az bir grimsi vardı. Gri saç tutamı da rengini kaybetmek üzereydi.

Ayşe; "Estağfurullah efendim. Ben öyle demek istemedim. Sadece yardım etmek istedim." Demesiyle, gülümsedim.

Önce ayağa kalktım, sonrasında ise; sandalyeyi çekip, onu oturtturdum. Önce itiraz edecek gibi olsa da, sonradan bir şey demeden oturmuştu.

"Bak Ayşe bana ne efendim demek zorundasın ne de mesafeli olmak zorundasın. Bana dedeme veya karşımda oturan sevimsiz gibi davranma. Arkadaşına davrandığın gibi davran.

Hem bak aklıma ne geldi.. Çok yorgun gözüküyorsun önce beraber yemek yiyelim. Sonrasın da ise; bulaşıkları yıkar, yorgunluk kahvesi içeriz. Biraz da sohbet etmiş, tanışmış oluruz. Ne dersin?" Diye, sordum.

Ayşe ise mahcup bir ses tonuyla; "olur mu ki?" Diye, sordu. Fakat, gözü bir bende bir de emir de gidip, geliyordu.

"Olur niye olmasın ki? Bize kimse karışamaz!" Dedim. Ayşe ise; bir şey demeden hafifçe gülümsedi.

Ayşe ne kadar kabul etse de hala utanıyor ve çekiniyordu. Bunu anladığım da ayağa kalkıp; tabağına yemek koymaya başladım.

Ayşe; " durun, efendim. Onu bare ben yapayım." Dedi.

Ben; " ismim, kayra. Bana efendim yerine kayra diyebilirsin. Hem elime yapışmıyor merak etme. Biraz daha koyuyum mu yoksa yeter mi?" Diye, sordum. Ayşe ise; "yeterli. Teşekkür ederim." Dedi. Bense sadece gülümseyip, sandalyeme oturdum.

Karşımda ki gereksizi bir anlığına unutmuş olsam da kendini belli etmiş; "Bana da koyar mısınız, kayra hanım?" Diye, sordu. Bense dişlerimin arkasından; "tabiki de, emir bey." Dedim. Ve, tabağına biraz daha koydum.

Biliyordu Ayşe'ye yaptırmayacağımı ve kendim yapacağımı. Bu yüzden istemişti, gereksiz herif..

Kaç dakika veya saat geçti bilmiyorum ama biz Ayşe'yle bulaşıkları yıkamış, kahvemizi içiyorduk.

O anda isminin Banu olduğunu öğrendiğim kapıyı açan abla; "annene çok benziyorsun. O da temizlikçi mi yoksa padişah kızımı hiç umursamaz, herkese aynı muameleyi gösterirdi." Demesiyle, elimde ki kahve fincanına baka kaldım.

Anneme benzemem mutlu etmişti ama her iki sinede kırgın veya kızgındım. Belki de onlara karşı böyle duygular beslemek yerine dedeme beslemeliydim ama dedeme bu kadar büyük duygular besleyemiyordum. Ona karşı tamamen bir hiçlik vardı. Bana göre hiçlik daha kötüydü..

Elimde bitirmiş olduğum boş fincanı, masaya koyup; "benim birini aramam gerekiyordu tamamen unutmuşum. Kusura bakmayın. Ayşe, sonra sohbete devam etsek olur mu?" Diye, sormama; "olur, tabiki de. Siz işinize bakın. Bu arada çok teşekkür ederim." Dedi. Ayşe'nin dediği şeye gülümseyip, o ortamdan uzaklaştım.

Benden içeri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin