Keyifli okumalar..
2 gün önce utku dan;
Hayat bazen düştüm dediğimde aslında düşmediğimi sadece sarstığını söylüyor. Peki bu sarsılma ne zamana kadar sürecek? Ne zaman ben serbest bırakacak veyahut ne zaman ellerini yakamdan çekecek? Çekerse eğer her şey yolunda mı gidecek? Hiç sanmıyorum..
Hayat bazen çok acımasız! Durdurağı veya zaten acısı var dediği yok. Acın olsa bile tekrardan bir acı veya dert vermekten alıkoymuyor kendisini. Bu yüzden de dert üzerine dert çekiyoruz.
Benim zorlu hayat serüvenim ben daha doğduğumda başlamıştı. Gözlerimi yetimhanede açmıştım ve sonrasında da evlatlık alındım.
Annem dediğim kişi öz annem olmasa da öz annemden çok hakkı vardı üzerimde. Belli bir yaşa gelene kadar anneme çok sinirliydim ama gün geldi benim sinirimin anneme olmadığını anladım. Benim sinirim dünyaydı. Çoğu şeyi yaşamama vesile olan, terk eden anneme değildi.
Herkes iyi olmadığı bir meslek edinemezken, bir kadında sadece doğurmak için anne olmamalı. Çünkü; annelik doğurmakla veya 9 ay karnında taşınmak bitmiyor. Ebeveyn olmanın çok büyük bir sorumluluğu var ve sen hamile kalarak sorumluluğun altına giriyorsun..
Öz annem belki anneliğin gerçek tanımını veya sorumluluğunu bilmiyordu ama üvey annem çok iyi biliyordu. Çünkü; çocuk isteyip, olamamasının acısını yaşamıştı. Bu yüzden hep diyorum. Anne olmayı hak edenler anne olmalı..
Bugün yine mehtap hocamın yanına gelmiştim ve yurttaki hayatımı sormuştu. Benim ise; azımı bıçak açmıyor, öylece düşünüyordum. Yetimhane anılarımı gözümün önüne getirmeye çalışıyordum ama olmuyordu. Sanki beynim anılarımı poşete koymuş ve hiç bulamayacağım bir rafa kaldırmış, gibi..
En sonunda gözümün önüne bir sahne canlandığın da burukça gülümsedim. Ben onu nasıl unutmuştum? En iyi dostumu veya yaşanılan onca anıyı? Zaman, cidden bazı şeyleri unutturuyorum..
" ben o zamanlar 5 yaşındaydım. Yetimhaneye de 15 yaşında ahmet diye bir çocuk geldi ama yaşına göre çok babayiğitti.
Daha ilk geldiği günler de bütün herkesi korkutmayı ve her dediğini yaptırabilecek kıvama getirmişti. Herkes azından bir kelime çıksın da yapıyım diye azına bakıyordu.."
Mehtap Hoca'nın; "Neden bu kadar çok korkuyordunuz veya neden sessiz kalıyordunuz?" Diye, sormasıyla duraksadım.
"Çünkü; hem zengindi herkesin istediğini alıyordu ama işini görürsek. Korkumuz bünyesinden dolayıydı. Hem uzun boylu hemde şişmandı. Bir yumruğuyla pestilimizi çıkarırdı.
Ahmet den yaralanmak istemeyenler de yanında durmazdı. Yanında olanlar da zaten yetimhanenin yalaka tayfasıydı."
Mehtap hoca; "Peki sen hangi taraftaydın?" Diye, sormasına gülümseme den edemedim.
"Ben iki tarafta da değildim. Ben; korkan ama korktuğunu asla belli etmeyen, onun karşısında dim dik durandım. O yüzden arkadaşlığımız uzun vadeli sürdü."
Mehtap hoca; "Nasıl arkadaş oldunuz?"
"Kavga ederek.. O gün ilk defa biri ona boyun eğmek yerine, onun üzerine yürüdü. O kişide bendim. Tuhaf olan kavganın getirdiği çok iyi dostluktu."
Mehtap hoca; "Kavganızı çok merak ettim ama bugünlük bu kadar yeter. Öbür seansta ahmeti uzun uzun konuşalım." Demesine başımı salladım.
Hocanın odasından çıktıktığım da derin bir nefes almıştım. Eskileri deşmek nefessiz kalmamı sağlamlığı. Çünkü; bunları düşündüğümde bile içim daralırken, bugün anlatmıştım. Ve, bu bende boğazım sıkılıyormuşcasına acı vermişti..
*bölüm sonu*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benden içeri
Ficción GeneralDissosiyatif bir adam.. Tek beden de 2 kişilik.. Adam; 2. kişiliği herkesten nazaran sadece bir şey istiyor. Ölüm.. Bu neden de kendisi bile istemediği hatalar yapıyor. Fakat, hata yapsa bile bunu bilinçli bir şeklide yapmıyor. Belkide bu ona daha a...