Su olmadan da boğulabiliyormuş insan'🥂
Masamın üzerine düşen güneş ışığıyla gözlerimi kıstım ve yavaşça ayağa kalktım. Alarmımdan bir dakika önce uyanmış olduğumu görmek dudaklarıma küçük bir gülümsemenin oturmasını sağlamıştı. Telefondan alarmı kapayıp odanın banyosuna girdim. Sıcak bir duşun ardından tekrar odama döndüm. Okul kıyafetlerimi üzerime geçirip saçlarımı kuruladım. Gözlüklerimi de suyun altına sokup yıkadıktan sonra kuruladım ve taktım. Çantamı da aldıktan sonra odadan çıktım.
Yemekhane sırasına girdiğimde bağırışıp duran insanlara gözlerimi devirdim. Yüksek sesten kesinlikle hoşlanmıyordum. Sıra bana gelince kahvaltımı alıp en ücra köşedeki masaya geçtim. Çatalımı yumurtaya batırıp ağzıma götürdüm ve kocaman bir ısırık alarak yumurta dilimini yedim. Bugün her zamankinden daha aç hissediyordum. Genelde çok fazla bir iştahım yoktu, ne az yerdim ne de çok. Kıvırcık saçlarımdan bir tutam yeşil gözlerimi kapatırken umursamak yerine yemeğime devam ettim.
Kahvaltı faslını bitirdikten sonra okula gittim. Bahçede fazla oyalanmadan çabucak ana binaya girdim. Her ne kadar acele etsem de birkaç gözün üzerimde dolaştığını sonra da tiksintiyle başlarını çevirdiklerini hissediyordum. Canım artık o kadar yanmıyordu, alışıyordu insan. Hor görülmek, dışlanmak, sevilmemek hayatım boyunca alışık olduğum şeyler haline gelmişti.
Sınıfımdan içeriye girdim ve en ön sıradaki kendi yerime geçtim. Genelde çok ekstrem bir durum olmadığı sürece sınıflar değişmezdi. Benim oturduğum sıra da hiç değişmezdi; en ön cam kenarı, yanım boş. Çantamı boş sıraya koydum ve içinden gerekli kitaplarımı çıkardım. Derslerden geri kalmaya lüksüm yoktu. Tek hedefim derslerimi hemen bitirip iyi bir üniversiteye gitmek ve bu okuldan kurtulmaktı. Okul demeye de bin şahit her günüm cehennem azabı gibiydi ya neyse...
Yanımdan geçen homofobik grup, ve benim bu okuldaki en büyük zebanilerim, bana ters ters bakarken ilk günden dayak yemek istemediğimden başımı eğdim.
"Sikik." dedi Onur yanımdan geçerken. Yine cevap vermedim, başım masaya eğik elimdeki kalemle oynamaya devam ettim.
Bu okul bir ormansa, Onur bu okulun aslanıydı ve benim ona karşı çıkacak gücüm yoktu.
————
Öğle yemeği molasına kadar oturduğum masadan kalkmamıştım ama şimdi mecburen yemekhaneye inmem gerekiyordu. Kalemimi kalemliğime sokuşturup aldığım notları ve kitapları çantama yerleştirdim. Cebimdeki parayı kontrol edip yemekhane katına indim.
Yemekhane yemekleri kesinlikle okul yurdundaki yemeklerden kötüydü. Eğer oradaki gibi aşçılar bulsalardı şimdi sandviç almak yerine yemek yiyebilirdim.Bitirdiğim yemeğimin ardından aldığım ayranın pipetini dudaklarıma götürmüş ara ara içip ara ara pipeti ısırıyordum. Sınıfa geç dönmenin benim kârıma olacağını düşünüyordum çünkü.
Bugün yemekhane her zaman olduğundan daha kalabalık ve kıpır kıpırdı. Neredeyse tüm kızlar Onurlar'ın masasında duruyor bir şeyler söylüyor sonra gidiyorlardı. Pekala yanlarında kız görmek tabiki alışık olduğum bir durumdu. Okulda elden geçirmedikleri kız var mıydı bilmiyordum.
"Yaaa umarım kalmak için beni kabul ederler!" dedi yanımdan geçen bir kız sevinçle.
"Kızım o kadar başvurudan ev arkadaşı olmak için seni mi seçecekler?"
"Deme öyle! Belki seçerler."
Onlar yanımdan geçip giderken alayla güldüm. 2 tane asalak herifin ev arkadaşı ararken bu kadar kasılmasını neye bağlayabilirdim bilmiyordum. Kızların bu kadar coşması da ayrı komikti tabii.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elma Ağacı (bxb)
Teen FictionBir homofobikle aynı evdeyken hayatta kalma sürem ne kadar olabilirdi? Not: Yazdığım ilk kurgu olduğu için cringe öğeler fazlasıyla mevcuttur.