Okula gitmem gerektiğini bildiren alarmla beraber uyanırken yerimi biraz yadırgamıştım elbette. Üzerimdeki örtüyü attım, sarsak adımlarla kalktım. Lavaboya gidip ellerimi yüzümü yıkadım. Aslında duş almam gerekiyordu ancak başkasının evindeyken rahat olamıyordum ve şu anlık biraz daha idare edebileceğimi düşünüyordum. Karnım acıktığından bir elimi karnımın üzerine koyup koridora çıktım. Onur'un kahvaltı hazırlaması gerekiyordu ama uyanmış gibi gelmiyordu hiç.
Parmak uçlarımda ilerleyip kulağımı kapıya yasladım. İçeriden pek ses gelmiyordu. Uyanmamıştı herhalde, uyandırmaya da niyetim yoktu. Geri çekileceğim sırada kapının açılması ve benim korkuyla bağırmam bir olmuştu.
Onur kaşları çatık gözleri kapalı bir şekilde kapıda dikiliyordu. Eliyle şakaklarını ovuşturup beni birazdan boğacakmış gibi bakmaya başladığında çabucak kendimi açıkladım.
"Ş-şey ben uyandın mı diye bakıyordum ama içeri girmemiştim gerçekten."
"Alarmın sağ olsun, hangi geri zekalı Kırmızı Balık Gölde'yi alarm yapar ki amına koyayım." dedi uyku ve öfke ağırlıklı sesiyle.
"Bir şey olmaz ki sen de uyanmış oldun, okula geç kalmazsın bu sefer."
"Sana ne ulan kalırsam kalırım kalmazsam kalmam. İşine bak." dedi yüzüme bakmadan. Cevap vermedim gözlüğümü düzeltip aşağı indim. Yanında durdukça söyleniyordu, o söylendikçe ben de söyleniyordum. Sonra kavga kaçınılmaz oluyordu ve benim şu sıralar hiç dayak yiyesim yoktu.
Arkamdan geldiğini merdiven sesinden anlarken oturma odasına gelmiştim. Kanepenin üzerine baktım. Çok fazla dağınıktı ve bu dağınıklık sinirimi bozuyordu.
"Çöp poşeti nerede?!" diye bağırdım mutfağa doğru. Burayı bir an evvel toplamazsam asla koltukta oturmazdım.
"Al." diyip üzerime fırlattı. Poşeti yakalayıp kopardıktan sonra havada savurup içini açtım. Bira şişelerini, masanın üzerindeki yemek kutularını, abur cubur paketlerini poşetin içine attım. Biraz öteye bırakıp üzerindeki örtüyü katlamaya başladım.
Kanepenin üzerini temizledikten sonra poşeti kapıdaki büyük çöpe atıp örtüleri yerine götürdüm. Evin süpürülmesi şarttı ancak şimdi kahvaltı yapıp okula gitmem gerekiyordu. Onur da yumurtayı ve masayı hazırlamıştı zaten.
Masaya oturup sessizce kahvaltımızı yaptıktan sonra odama döndüm. Dişlerimi fırçalayıp üzerimi giyinmem gerekiyordu.
Tamamen hazır olunca Onur'u beklemeden okulun yolunu tuttum.
————
Uzun ve yorucu bir okul günün ardından eve gelmiştim. Çantamı ve ceketimi astıktan sonra kendimi direkt duşa attım. Sıcak bir duşun ardından içeride çok fazla kalmayıp çıktım. Yatağımın üzerine hazırladığım kıyafetlerin yanına attım kendimi. Dizlerimin biraz üzerinde siyah şort ve gri bol bir tişört giymiştim.
Biraz dinlendikten sonra aşağı indim. Odaları tek tek gezdikten sonra süpürgeyi bulup çıkardım. Buranın gerçekten adam akıllı bir temizliğe ihtiyacı vardı, iyi ki ben vardım.
Kendimden başka kimsenin bana iyiki varsın dememesi benim de demeyeceğim anlamına gelmezdi değil mi?
Fişini taktığım süpürgenin düğmesine basıp çalıştırdığımda her yeri süpürme işine başladım.
————
2,5 saat sonra
Tüm evi hallettiğimde belimin ağrısıyla kendimi koltuğa attım. Çok yorulmuştum, her yerim ağrıyordu fakat evi tertemiz görmek dudaklarımda küçük bir tebessümün yer etmesini sağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elma Ağacı (bxb)
Novela JuvenilBir homofobikle aynı evdeyken hayatta kalma sürem ne kadar olabilirdi? Not: Yazdığım ilk kurgu olduğu için cringe öğeler fazlasıyla mevcuttur.