Bu kadar insanın -özellikle erkeklerin- bize bakmasının sebebi yaşından ve tarzından dolayı yeni öğrenci sanılmış olmasıydı muhtemelen.
Üzerinde yeryüzünde çok az kimsenin taşıyabileceği göğüs dekoltesiyle beraber dar, ince askılı, siyah elbisenin yanında bir yırtmaç vardı. Simsiyah saçlarını tek omzuna almıştı. Uçları dalgalı ama yukarısı dümdüzdü. Yine aynı renk topuklu ayakkabıları ve kolyesi vardı. Uzun tırnaklarında siyah ama mat oje sürülüydü. Sağ elinin orta parmağında gümüş yılanlı bir yüzük vardı. Bal rengi gözlerinde koyu bir far, çıkık elmacık kemiklerinde highliter, dudaklarında pembe ruj vardı.
İnce ve kemikli elini omzuma sarıp hiçbir şey olmamış gibi gülümsediğinde ne tepki vereceğimi bile bilememiştim. Parmak uçlarım buz gibiydi, titriyordu.
Atlas, Onur, Mete... Hepsi şaşkındı. Benim kadar olamazlardı ama benden bir açıklama beklediklerini biliyordum.
"Ne işin var senin burada?" dedim en sonunda bulduğum sesimle. Dudakları iki yana kıvrıldı.
Bunu söylemem ne kadar doğruydu bilmiyordum ama annem gerçekten yılana benziyordu.
"Oğlumun partisine katılamayacak mıyım?"
"Oğlum mu?!" Atlas ve Onur aynı anda şaşkınca sorduklarında yutkunup anneme baktım.
"Bilmiyor muydunuz?" dedi annem de şaşırarak.
Atlas'ın bakışları bana kaydı ve başını iki yana salladı. Bilmediği şey annemin olması değildi; böyle bir annemin olmasıydı.
"Ablasısınızdır belki bir daha bakın siz bir." dedi Atlas baştan aşağı tekrar süzerken.
Öyle sıkıntıya düşmüştüm ki ne diyeceğimi bilmiyordum.
Atlas hiç yorum yapmadan anneme bakan Mete'ye kaşlarını çatarak baktıktan sonra dizine tekme attı.
"Dönsene önüne sen bakma lan çocuğun abl- annesine."
"Geri zekalı mısın?" dedi Mete de sinirle dizini ovuştururken.
"Sen Veli Bey'in oğlusun değil mi?" Annem gözlerini kısırak Onur'u incelemeye aldığında Onur duruşunu dikleştirdi.
"Evet." dedi düz bir sesle.
Bal rengi gözlerini büyültüp biraz daha eğildi.
"Babana hiç benzemiyorsun. Tıpkı annen gibisin..."Annemin Onur'un annesini tanıyor olması beni dehşete düşürürken ağzım aralanmıştı.
Onur'un kendinden emin ve düz duruşu bir an dağılıp hüzüne ve özleme büründü.
Ben onun annesini hiç görmemiştim, o da mı görmemişti acaba?
Böyle bir şeyin olma ihtimali beni de üzerken belki desteği olur diye çaktırmadan parmaklarımı parmaklarına sürtüp gülümsedim. Bana döndüğünde yeniden gülümsedi, sonra anneme döndü.
"Öyleymiş. Siz annemi nereden tanıyorsunuz?"
Annem de gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elma Ağacı (bxb)
Novela JuvenilBir homofobikle aynı evdeyken hayatta kalma sürem ne kadar olabilirdi? Not: Yazdığım ilk kurgu olduğu için cringe öğeler fazlasıyla mevcuttur.