Gözlerimi aralayıp rahatsızca ağrıyan belimle beraber kıpırdandım. Gözlerimi ovuşturup kırpıştırarak kendime gelmeye çalışırken gözlerim Onur'un elalarıyla karşılaşmıştı direkt. Bir elim gözümdeyken dudaklarım büzülmüş bir biçimde yüzüne bakıyordum. Dudakları iki yana kıvrıldı.
"Günaydın, sevgilim."
Dün yaşanılanlar aklıma birer birer doluştuğunda dudaklarımda oluşan anlamsız gülümsemeye ve utanca engel olamamıştım. Alnımı göğsüne yasladım.
"Günaydın." diye mırıldandım. Elini enseme çıkarıp saç diplerimi okşarken kulağımın hemen altına bir öpücük kondurduğunda karnıma bir şeyler olmuştu.
Başını oradan ayırmayıp sanki bu zamana kadar hiç nefes almamış gibi boynumda nefeslendi. Kokumu her soluduğunda iliklerime kadar sevildiğimi hissediyordum ve bu... Çok fazlaydı. Ona inanıyordum artık ama hala kendimi garip hissediyordum.
"Yemin ederim çok seviyorum..." dedi benden çok kendine söyler gibi. Burnunu boynuma hafifçe sürterek geri çekildi ve gözlerimin içine baktı. Karnımda neler oluyordu ki öyle?
Yanağımı omzuna sürtmek dışında bir şey yapamadım. Onu seviyordum ama sesli söyleyememiştim o an. Yine de o bunu anlamış gibi gülümsedi.
"Kalkalım mı? Sırtın ağrıyacak, çilingir çağırırız evi açarlar. Hem üşüdün de sen." dediğinde başımı sallayıp dirseklerimin üzerinde doğruldum.
İkimiz beraber kalktığımızda yanda duran gözlüğümü alıp gözlerime geçirdim ve esneyerek etrafa bakındım.
Telefonunu çıkarıp birkaç dakika birisiyle -yani
çilingirle- konuştuktan sonra bana doğru döndü."Birazdan burada olurlarmış," dedi açıklama yapar gibi.
"İyi ki bugün okul yok, çok yorgunum." Bir yandan şikayet ederken öbür yandan gözlerimi ovuşturuyordum. Söylenmeme hafifçe gülüp elma ağacının dibine oturdu. Başını arkaya atıp ağacın gövdesine yasladı. Bakışlarını bir an olsun üzerimden çekmiyordu, öyle bir bakıyordu ki sanki bakmasa kaçacakmışım gibi çok hafif tedirgindi.
Uyuşuk uyuşuk yanına ilerledim ve tam dibine çöktüm. Birkaç saniye gülümseyerek bana baktıktan sonra bir kolunu belime sardı. Ellerimin arasına aldığım yüzümü tutmaya devam ederken burnumun dibindeki boynundan da hoş kokusunu belli etmemeye çalışarak içime çekiyordum.
"Onur," diye söze girdim çekinerek.
Yumuşak bir ses ve bakışlarla beni takip etti.
"Efendim?""Bir şeyler sorabilir miyim sana? Şey ben senin hakkında pek bir şey bilmiyorum. Merak ediyorum o yüzden."
Başını salladığında burnum ve gözlüğümün kenarı boynuna sürtünmüştü.
"Tabiki istediğini sorabilirsin."
Ondan onayı alır almaz aklıma gelen ilk soruyu sordum.
"Ne zamandır seviyorsun beni?"
Belimdeki eli bulunduğu yeri okşarken kısaca bir düşündü.
"9. sınıftan beri. Ne zaman fark ettiğimi soruyorsan 3-4 ay önce." dediğinde şaşkınlıkla başımı kaldırdım.
"Nasıl yani?! Sen... Beni hiç sevmiyordun ki o zaman." dedim heyecanla.
"Sevdiğimi fark etmemeye zorlanmıştım. Her sorunu cevaplayacağım ama bu biraz fazla derin bir konu. Ayaküstü konuşmamız pek sağlıklı olmayabilir. Sadece şunu bil; kafam karışıktı her zaman. Şimdi gayet netim neyi istediğimi biliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elma Ağacı (bxb)
Teen FictionBir homofobikle aynı evdeyken hayatta kalma sürem ne kadar olabilirdi? Not: Yazdığım ilk kurgu olduğu için cringe öğeler fazlasıyla mevcuttur.