on altı

35.4K 2.3K 1.4K
                                    

Yazardan,

Onur her zamanki baş ağrısıyla uyandığında şakaklarını ovuşturup üzerindeki örtüyü hırsla kenara attı. Alarmını da aynı sinirle kapatıp telefonu yumuşak sayılmayacak bir şekilde çekmecenin üzerine fırlatmıştı.

"Amına koyduğumun okulu." diye mırıldandı ve altındaki şortu hafifçe çekiştirip odasından çıktı. Okul ona çok gereksiz geliyordu, babasına ait olmasa belki gitmezdi bile.

Geç kalıyordu ama umrunda değildi, ağır ağır duşa girdi ve aynı yavaşlıkla duş alıp rutin işlerini halletti.

Islak saçlarını gözünün önünden ittirirken belindeki havluyu tuttu ve okul kıyafetlerini giyindi. Her zamanki gibi gömleğinin ilk 3 düğmesini iliklememiş, kravatı öylece boynuna bırakmıştı. Çantasını tek omzuna asıp telefonunu cebine koydu ve odasından çıktı. Merdivenlerden ineceği esnada Bulut'un kapısının kapalı olduğunu görünce duraksadı. Genelde okula giderken havalansın diye Onur'un aksine sonuna kadar açıp giderdi.

Elini kapı koluna koyup açacağı esnada kendini durdu.

"Neyse." diye mırıldanıp aşağı indi. O küçük ineğin çoktan okulda olduğunu düşünmüştü.

Kahvaltısını yapmaya üşenip kendini arabasına attı ve okula doğru yol aldı.

————

Onur evin kapısını sabırsızca açıp omzuyla ittirdi ve anahtarı ayakkabılığın üzerine attı. Çantasını nereye olduğuna bakmadan fırlatıp hızlıca merdivenleri çıkmaya başladı.

Bulut okula gelmemişti. Onur'un aksine devamsızlık yapacak bir öğrenci değildi. Bütün gün sebebini bilmediği bir şekilde gözleri onu aramış, en sonunda da Atlas'a dolaylı yoldan sormuştu. O da bilmediğini söylediğinde dün onun tekinsiz bir yerde olduğunu öğrendiğindeki gibi telaşlanmıştı.

Kendini sorgulamak istemiyordu, sadece basit bir meraktı.

Odasının kapısını sertçe açtığında üzerine örttüğü örtüden kıvırcık saçlarını gördüğünde derin bir nefes verdi. En azından başı dertte değildi.

"Bulut." diye seslendi ancak ses alamadı. Derin bir nefes alıp yanına yaklaştı.

"Bulut." diye yenilediğinde belli belirsiz mırıltılar çıkarıp çok çok hafif kıpırdandı.

Onur'un içinde yeniden bir kaygı filizlenirken Bulut'un koluna elini koyup yüzüne eğildi. Kolundan eline yayılan sıcaklıkla kaşları havalanırken elini çekti. Ellerini yeniden koluna koyup yüzüstü gelecek şekilde çevirdi onu. Yüzü kıpkırmızı, dudakları kurumuş, zar zor nefes alan bir beden görmeyi beklemiyordu. Hemen alnına elini koyup ateşine baktı.

"Siktir yanıyor!" dedi sinirle. Endişeyle yatağına kenarına oturdu.

"Bulut." diye adını çağırırken omuzlarını sarsıyordu uyanması için.

"Anne..." Bulut nefes nefese gözlerini dahi açamadan mırıldandığında Onur dudaklarını yalayıp ne yapacağını bilemez bir şekilde ona baktı.

Üstündeki örtüyü çektiğinde küçük çocuk kıvranmaya başlamıştı.

"Üşüyorum..." Sesi öylesine güçsüz çıkıyordu ki hemen dibinde olmasa Onur da duyamazdı.

"Banyo yaptırmam lazım Bulut kalk hadi." dedi hızlıca konuşurken. Endişeyle ensesinden tutup kaldırmaya çalıştı.

"Bı-bırak istemiyorum." dedi ağlar gibi çıkan sesiyle.

"Yanıyorsun ama banyo yapman gerek."

Ağlamaya başlayan çocukla daha da telaşlanıp elini gömleğine attı ve hızlıca sıyırdı. Bu sefer de Bulut'un tişörtünü tuttu. Üzerindeki eşofmanı ve tişörtü çıkardıktan sonra hala ağlayıp sayıklayan küçüğü kucakladı.

Elma Ağacı (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin