2 hafta sonra,
Diğer günlerden farklı olarak her zamanki gibi sıramda oturmak yerine ders saati içerisinde müdürün odasında ölümünü bekleyen idam mahkumu gibi oturuyordum. Sadece ben de değildim; Atlas, Mete, Onur, Mert ve ismini pek hatırlamadığım 2 kişi daha vardı.
Ekibe bakın, ne kadar parlak değil mi? (!)
"Son kez soruyorum, ilk önce kim kime yumruk attı?!"
————
1,5 saat önce,
"La şu niye bize dik dik bakıyor?"
Atlas'ın kolumu dürtmesiyle bitirmek üzere olduğum sütümü masaya bırakıp başıyla işaret ettiği yere baktığımda Mete'nin gözlerini ayırmadan bize, daha doğrusu arkamızdaki bir noktaya baktığını gördüm. Afallayamayla beraber bu sefer Mete'nin baktığı yere döndüğümde Mert'in gülümseyerek bize yaklaştığını fark etmiştim.
"Bize değil, bize yaklaşana bakıyor." dedim fısıldayarak.
"Hani nerede kim?" sandalyede dönmeye başlayıp gözleriyle etrafı tararken Mert'i gördüğünde düşecek gibi oldu.
"Bu kim la?"
"Okuldaki çocuklardan biri işte ben de bir kere konuşmuştum."
"E niye geliyor buraya?"
"Bilmiyorum ki."
Mert yanımıza geldiğinde gözlerim yeniden Mete'ye kaymıştı. Bu sefer sadece Mete değil yanına yeni geldiğini tahmin ettiğim Onur da aynı şekilde bakıyordu.
"Merhaba." dedi Mert gülümseyerek. Yine siyahlar içerisindeydi. Okul kıyafetlerini neden hiç umursamıyordu anlamamıştım.
"Merhabana merhaba kardeş." dedi Atlas. Başını eğip uzatmamasına rağmen elini hızlıca sıktı. Mert bir an şaşırsa da bozuntuya vermeden başını salladı.
"Selam." dedim ben de gülümsemeye çalışıp. Şu an gerçekten çok garip bir ortam vardı.
"Naber nasılsın? Görüşemedik." dedi Mert. Konuşmadan önce yanımdaki sandalyeyi hafifçe ona doğru ittirdim oturması için. Böyle kazık gibi dikildiğinde biraz dikkat çekiyorduk haliyle.
Mert sandalyeye oturduğunda diğer yanıma gürültüyle bir sandalye daha çekilmişti. Gözlerim fal taşı gibi açılırken bir kolunu geri sandalyeye atıp diğerini masaya koydu. Bacaklarını da benim dizlerime kadar uzatmıştı. Mete de aynı şekilde Atlas'ın yanına oturduğunda Onur gülümseyerek konuştu.
"Görüşmeniz mi lazımdı?" dedi. Gülümsemesi pek de mutluluktan değil gibiydi. Mert derin bir nefes alıp başını salladı.
"Evet." derken Onur'daki gülümsemenin aynısı onun da suratında belirmişti.
"Ne sebeple?" diye araya girdi Mete.
"Sana ne be?" dedi Atlas sandalyesini ittirmeye çalışarak. Mete ciddi ifadesini bozmadan Atlas'ın kolunu tutup omzuna koydu ve hareket etmemesi için kendisine çekti.
"Bıraksana lan!" diye bağırdı Atlas bu sefer. Mete yüzüne bakmadan konuştu.
"Sus Atlas."
"Sizi ilgilendirir mi?" Mert arkasına yaslanarak konuşmuştu.
"İlgisini si-"
"İ-iyiyim Mert sen nasılsın?" diye araya girdim. Şu anda yaptıkları çok saçmaydı ve Mert rahatsız olmuştu. Mert bana bakıp tekrar gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elma Ağacı (bxb)
Roman pour AdolescentsBir homofobikle aynı evdeyken hayatta kalma sürem ne kadar olabilirdi? Not: Yazdığım ilk kurgu olduğu için cringe öğeler fazlasıyla mevcuttur.