"Aşk."

766 40 18
                                    



Kaan'ın dudakları dudaklarımdan ayrılınca kalp atışlarım hızlandı. Gözlerine bakmaya cesaretim var mıydı? Evet, neden olmasın. Gözlerimi hafifçe kaldırıp yeşil gözlerine baktım. Dudaklarımdan bakışlarını zorla ayırıp gözlerime odaklandı. Dudağının kenarı hafifçe kıvrıldı.

Utandığımı fazlasıyla hissediyordum , Yanaklarımın kızarmaması için Kaan'ın göğsüne hafifçe vurdum.

"K-kalkar mısın üzerimden ? Evde misafir var farkında mısın ?"

"Onlar misafir sayılmazlar." Deyip göz kırptı ve tekrar dudaklarıma yapıştı. Kalp atışlarım yine Allah katına çıkarken Kaan'ı ittirdim.

"Kaan hadi bekliyorlar." Dediğimde

"Bu burada bitmedi ." Deyip üzerimden kalktı.

Ne yapacağımı bilemeyerek doğruldum ve "dudağına şu kremi süreyim de inelim aşağı."

"O parmakların bir daha dudaklarıma değerse kendime hakim olamayabilirim." Dedi ve tekrar göz kırpıp odadan çıktı. Saçma  bir şekilde sırıtıyordum, nedenini sormayın engel olamıyordum , sadece sırıtıyordum.

Elimi kalbime koyup kalp ritmimin düzelmesini bekledim. Daha sonra eşyaları yerine yerleştirip son bir kez aynadan kendime baktım ve yanlarına indim.

Oğuz , Berat ve Kaan playstation'ın önüne geçmiş takım seçerken Eylül ve Berna da kendilerini pufa atıp dedikodu yapıyorlardı. Yanlarına geçip bende kendimi mor pufa attım. Eylül "kahve içelim mi?" Dediğinde olur anlamında kafamızı salladık.
Ben yaparım dedi ve hepimize kahve yapmaya başladı.

Kahvelerimiz geldiğinde bir yandan sohbet edip bir yandan Kaan'ı izliyordum. Kendini oyuna kaptırmış bazen o kusursuz kaşları çatılıyor , bazen kahkaha atıyor , bazen de Oğuz'un kafasına geçiriyordu. Bazen de göz göze geliyorduk. Bu heyecanlanmama neden oluyordu. Eee bu normal değil mi zaten? Sırılsıklam aşık olmuşum resmen de haberim yok.

Eylül beni dürtünce kendime geldim.

"Kızım sen bizi dinlemiyor musun? Soru soruyoruz cevap versene." Dediğinde hemen konuyu değiştirdim.

"Aklım annemde kaldı ya uzun zamandır aramıyordum ben bir arayayım aklım kalmasın." Dediğimde onayladılar. Yerdeki kahvemi alıp bahçeye çıktım. Açık hava iyi geliyordu. Annemin numarasına tıklayıp telefonumu kulağıma koydum. Bir süre sonra açtı ve konuşmaya başladık. 10 dakika boyunca konuştuktan sonra telefonu kapadım.
Tam içeri geçecekken telefonuma gelen mesajla durdum.

'Berke : beni engelleyerek benden kurtulamazsın ama.'

Yeni hat almıştı. Bu çocuğun işi gücü yok muydu? Mükemmel olan moralimi bozmasına gerek var mıydı?
Derin bir nefes alıp kendimi toparladım. Onun moralimi bozmasına izin vermeyecektim. Kahvemden son yudumumu da alıp içeri geçtim.

Sonunda Kaanların oyunu bitmişti ve yanımıza gelmişlerdi. Minderlere oturup daire oluşturmuştuk. Ne yapsak diye düşünürken Oğuz bir anda "TABU OYNAYALIM." Diye bağırdı.

Berat Oğuz'u sarsıp " ne bağırıyosun lan git tabuyu getir." dedi.

Oğuz Berat'a kötü bakışlarını gönderip konuştu. "Benim gibi küçük masum ve tatlı bir çocuğa bağırmaya utanmıyor musun?" Berat'ın sinirlenmeye başladığını anlayınca hemen yukarıya , tabuyu aramaya çıktı.

Berna "eee grupları nasıl yapacağız ben Berataşkımla olurum gerisi beni ilgilendirmez." Deyip beratın yanına oturdu , beratta onu kolunun altına alıp saçına öpücük kondurdu.

Ahhh şu BerBer aşkına özeniyordum. Bir de şu odun Kaan'a bak diye içimden geçirip gözlerimi Kaan'a çevirdim. Bana bakıyordu. Gözgöze gelince 'ne var' anlamında kafamı salladım.

Bay ukalaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin