Asya'nın ağzından/
Kolundan tutup Arda'yı kaldırmaya çalışıyordum. Burnu kanıyordu ve bulduğum peçeteyle Arda'nın burnunu silmeye yeltenmiştim ki Kaan'ın beni kolumdan tutup çekiştirmesiyle kendimi arabada buldum.
"Kaan sen ne zaman akıllanıcaksın? Ayrıca benim olan derken? Kim seninmiş ya?"
"Sen bana sormadan Nasıl o piçle buluşursun?" Sinirli olduğu kasılan yüz hatlarıyla belliydi.
"Sana sormam gereken bir konu yok ortada" dedim emin bir şekilde.
"Bundan sonra benden izin almadan bakkala bile gidemezsin" diye bağırdı sertçe.
"Tasma hangi renk olsun?" dedim hiddetle.
Cevap vermeden yol boyu devam etti. Ben hala aynı cümledeydim.
'Benim olana dokunma'
İçimdeki kelebekler yine zıplıyordu ama aklım ardada kalmıştı. Benim bu çocuk yüzünden hiç arkadaşım olamayacaktı galiba. O sırada eve varmıştık. Kaan arabayı park etmişti, arabadan inmeden önce telefonumu çıkarıp Arda'ya mesaj attım.
'Asya: Arda iyi misin?'
'Asya: Arda nerdesin?'
Derken elimden telefonun alınmasıyla Kaan'a bön bön baktım. Mesajları açıp mesajımı silecekti ki arabada sürücü koltuğuna doğru uzandım. O da elini yukarı kaldırmıştı.
Ama istediğim kadar uzansam da yetişemiyorum.
"Kaan versene şu telefonu." Diye bağırdım. Kızgındım ona.
"Vermiyorum" dedi sırıtarak.
"UKALA" dedim ve telefonu almak için biraz daha uzandığımda Kaan'ın telefonu çekmesiyle birlikte kendimi sürücü koltuğunda Kaan'ın kucağında buldum.
Kaan'ın yeşil gözlerine dalıp gitmiştim. Çok güzel bakıyordu. Sonra dudaklarına kaydı gözlerim. Şimdi o dudakları öpmek vardı varya...
ne diyordum ben?. Kendine gel çabuk. O dudaklar her gün başkasına değiyor. Kaptırma sakın kendini. Sakın. İnanma ona. Pezevenk o, sakın inanma. Kendimi ikna etme şeklim...
Düşüncelerimden sıyrılmayı başardım ve Kaan'ın kucağından kalkıp tekrar yan koltuğa geçtim.
Aşırı fazla utanıyordum. Resmen çocuğun kucağına oturmuştum.
Kaan'a bakıp "b-ben özür dilerim. Yani şey, bilerek olma-" Kaan'ın dudaklarıma yapışmasıyla cümlem yarıda kalmıştı ve dudaklarım onun dudaklarıyla birlikteyken gözlerimi kocaman açmış Kaan'a bakıyordum.Zorla da olsa Kaan'dan ayrılıp yüzüne bile bakmadan arabadan indim ve kapıyı sertçe kapatıp odaya çıktım. Yatağa oturup az önce yaşanılanları düşündüm. Aşırı utanıyordum, neden böyle bir şey yaptı ki? Noluyo bana böyle?
Üzerimdekileri değiştirip ılık bir duşa girdim. Çünkü kafamı anca böyle dağıtabilirdim. Aradan 1 saat geçmesine rağmen Kalbim hala hızlı atıyordu. Hayatımda ilk defa bir erkek kalbimi hızlandırıyordu. Etkilenmedim değil hani...
Öhöm öhöm kendine gel Asya.
Odadan çıkmadım hiç, geldiğimden beri. Çıkamazdım ki. Ya Kaan'ı görürsem . Domatese dönerim valla. Napsam acaba?
Sıkıldım burda da. Cesaretimi topladım ve alt kata kütüphaneye gitmeye karar verdim. Kitap okumak istiyordum. Kitap okumak en büyük hobimdir, Yavaşça kapıyı araladım. Görünürde kimse yoktu . Hızlı adımlarla merdivene yöneldim. Alt kata varınca kütüphanenin bulunduğu koridora doğru ilerledim. Burası da saray gibi maşallah.
Kaybolmasam iyidir. Tam koridoru dönecekken Kaan'ı görmemle hemen gerileyip sağdaki duvara çekildim. Sırtımı duvara yaslayıp derin bir nefes aldım.
Nerden çıktı ki şimdi bu?
Telefonla konuşuyordu. Hemen uzaklaşmam gerekiyordu burdan yoksa düşüp bayılırdım. Bu utangaçlığım bir gün beni öldürücek. Daha fazla konuşmadan harakete geçiceğim sırada bir kolun önümü kesmesiyle gözlerimi kapadım. Allahım nolur umduğum kişi olmasın.
Lan başka kim olabilir? Umarım cinler tarafından esir alınmışımdır diye dua ederken açtım gözlerimi.
Kokusundan belliydi zaten Kaan olduğu. Onun yüzü hariç her yere bakıyordum o an.
"Şey, Sanem abla (yutkundum) çağırıyor beni galiba. " dedim ve öbür taraftan çıkacakken öbür koluyla da kapadı çıkma alanımı.
Cesaretimi topladım ve gözlerine baktım. Suratında sırıtmamak için zor duran bir ifade vardı. Noldu der gibi iki yana salladım başımı.
"Kızardın mı sen?" Dedi sonunda tuttuğu dudakları serbest bırakıp.
"Yok . Yani ben sıcaktan böyle şey oldu, terledim ben bide , malum hava çok şey. Zaten meteorolojide öyle diyo. Bu yüzden normal ya-"
"Öptüm ya belki ondandır" dedi yine kendinden emin bir şekilde sırıtarak.
Egoist, bencil ,köpek ,su aygırı kafalı köstebek.
O an cidden bütün cesaretimle
"Cidden ya sen beni neden öptün, unutmuşum" dedim .
Hiç aklımdan çıktı mı ki?
"Dudağında ketçap kalmıştı" dedi ve devam eden sırıtmasıyla merdivenlerden çıkıp gitti.
"Komik mi şimdi bu?" "Kendini ne sanıyorsun öküz" " ketçap kalmışmışmış" "çok biliyorsun sen" "illa öpmen mi gerekiyor" "beni her gün takıldığı kızlar gibi sanıyo heralde beyinsiz horoz"
Söylenmeye devam ederken Kaan'ı görmemle yutkundum ve dengemi kaybedip üzerine düştüm. Ne mal insanım ben.
O da direkt bıraktı ya kendini. İnsan tutar. Bilerek üzerine düşeyim istedi tabi fırsatçı. Yoksa o koca cüsseyi nasıl yere düşüreyim ben. Minnacık bir şeyim.Ardından yeşil gözlerine odaklandım.
Olum o değilde o nasıl bakış lan öyle...
Yorum yok'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bay ukala
Jugendliteratur"Ağlama" diye fısıldadım kulağına. Şiddetli ağlaması devam ediyordu. "Buldum güzelim , buldum anneni ,Ağlama artık. Annen iyi olucak, sana söz verdim ve anneni buldum. Tekrar söz veriyorum, annene bir şey olmayacak söz, Kaan Taşer sözü." Deyip gülüm...