Odama geçtim ve eşyalarımı toparladım. Zaten başka taşınacak bişey yoktu. Taşınacağım odada çift kişilik yatak, koskocaman dolap, şifonyer, çalışma masası, kitaplık falan vardı. Salih abi bilgisayar , tablet falan da koydurtmuş. Daha önce Bu kadar iyi insanlarla karşılaşacağımı söyleseler hayatta inanmazdım.Gerçi şaşırmamak lazım koskoca taşerler sonuçta. En az 20 tane tablet var lan evde. Ev değil elektronik mağazası gibi. Zaten kocaman Villa, 2 tane kapalı 2 tane de açık havuz var. Jakuzileri sayamadım bile.
***
Neredeyse bütün eşyalarımı taşımıştım. Son 2 poşetimi de aldım ve konağa yöneldim. Bu poşetler de ne kadar ağır ya.
Umarım düşmem.
Merdivenlerde çıkarken annem tatlı yapıyordu . Ona gülümsedim ve en üst katın arka tarafında ki odama yöneldim. Tam bir adım daha atacaktım ki son basamağa takılıp yere düştüm. Evettt bir Asya klasiği.
Bir dakika ya düşmemişim. Nasıl ya diye düşünürken Kaan'ın son anda kolumdan tuttuğunu fark ettim. Göz göze geldik. Ben yine donup kaldım o gözleri görünce, ama napıyım aşırı güzel bakıyo. İyice düzeldim ve tam teşekkür edecekken konuşmaya başladı.
"Bir şeyi de becer be"
Sinirlenmemeye çalışarak yeni odama geçtim. Ve arkamdan bağırdığını duydum.
"Hazırlan, alışverişe gitmemiz lazım."
Kapıyı açıp merakla "neden?" Dedim."Akşam misafirlerin karşısına bu halde çıkmayı düşünmüyorsun herhalde"
Şöyle bir üzerimi süzdüm."Ne varmış halimde" gayette güzeldim yani.
"Ne yok ki" dedi ve gitti.
Ukala şey. Geçiricem şimdi bir tane kafasına o olucak, gerçi nasıl yetişçem kafasına orayı bilmiyorum. Sandalyeye falan çıkarım. Neyse Asya hadi hazırlanman lazım dedim ve tekrar odaya geçtim. Dolabımdan çıkardığım beyaz dar pantolonla askılı turuncu tişörtümü giydim, hava çok sıcak olduğu için başka bişey giymeme gerek yok diye düşünüp hemen saçımı yapmaya başladım. Yanları örüp arkayı serbest bıraktım. Pembe rujumla eyelinerimi çekip siyah topuklu ayakkabılarımı giydim. Telefonumu da cebime attım ve aşağı indim.
Annem orta katı süpürüyordu , bende hemen mutfaktan su içip dışarı çıktım. Bahçeye bir göz attım, Kaan burda yoktu. En sonunda bahçeden yola çıktım. Kaan bir kızla konuşuyordu, Allah var güzel kız. bu nasıl konuşmak acaba kız resmen içine düşücek çocuğun. daha fazla dayanamayarak yanlarına gittim.
Kaan'ın omzuna elimi atıp gülerek" merhaba hayatımm" dedim. Kız bir şey demeden beni süzdü ve gitti. Kaan hemen bana döndü ;
"Gitti senin yüzünden taş gibi kız" dedi sinirle
Taş he. Taş düşsün kafana Kaan.Küçük çaplı bir kahkaha attım.
Kaan bir anda "noldu? Sen beni mi kıskandın?" Diye sorunca ciddileştim.
"Ne alakası var? b-ben role girmeye çalışıyorum." Deyip yüzüne bakmadan arabaya bindim. Sırıtarak sürücü koltuğuna bindi.
Sonra Bana döndü , ben de ona
Öylece bakıştık sadece. Ne söz var, ne de başka bişey. Her zaman ki gibi. Onun gözlerine bakmayı seviyorum neden bilmiyorum ama hoşuma gidiyo, o bakışlarında huzur buluyorum. Acaba bütün kızlara mı böyle diye düşünmeden de edemiyorum. Tabii böyledir diye de geçiriyorum içimden.
Ben düşüncelerdeyken Kaan çoktan gaza basmıştı bile, baya zaman ilerledikten sonra sağa çekti. Geldik mi diye etrafa baktım ama hiç mağaza yoktu. Derken Kaan elimi tuttu bir anda. Kalp atışlarımı sayamadım ki. Neden böyle atıyo kalbim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bay ukala
Novela Juvenil"Ağlama" diye fısıldadım kulağına. Şiddetli ağlaması devam ediyordu. "Buldum güzelim , buldum anneni ,Ağlama artık. Annen iyi olucak, sana söz verdim ve anneni buldum. Tekrar söz veriyorum, annene bir şey olmayacak söz, Kaan Taşer sözü." Deyip gülüm...