10. BÖLÜM

17.4K 1.3K 761
                                    

Medya: Tan'ı gören Erez🤤 dkdfkldf

Merhabaaa, biz geldik!🥳

Bizi özlediniz mi? Biz çook özledik ama artık buradayız!🧡

Sevda Çiçeğine bir özel bölüm geldi ve Alparslan'ın hikayesi yayımda! Sizleri oraya da beklerim!😌

Bugün daha çok bir giriş bölümü okuyacağız ama umarım seversiniz🍂

Uzun bir aradan sonra kimler burada merak ediyorum, o yüzden sizden ricam okuyan herkes oy verebilir mi?🧡

Bir sınır koymuyorum ama yanımda olduğunuzu bilmek istiyorum.🙏🏻 Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfennn🧡

Keyifli okumalaaar🍂

***

Ezel Doğan'ın neşe dolu sesi ve gülümseyerek anlattıkları Erez'in umurunda bile değildi. Abisinin deyimiyle onu şu an sikleyemiyordu çünkü Ömür'den başka bir şeye odaklanamıyordu.

İstanbul'a yeniden gelmek ve yeni bir başlangıç yapmak istemişti. Kendini bunun en doğru olduğuna inandırmış, bir gün onunla karşılaşmak pahasına bu kararı almıştı ama hesap etmediği şey, bu karşılaşmanın bu kadar erken olacağıydı.

Ezel onu üst katta bir kenara çekerek bir sürprizi olacağını söylediğinde düşündüğü kesinlikle bu değildi. Onu yıllardır görmemişti. Kiminleydi, neler yapıyordu ya da nasıldı bilmiyordu ve bir anda tüm bu soruların cevaplarına bu kadar yakın olduğunu öğrendiğinde... nefes alamamıştı. Hissettiği ilk şey koca bir heyecan dalgasıydı. Duyduklarıyla mutlu olmuştu ve ardından bu mutluluğu midesini düğüm düğüm yapan bir endişe, kalbini saran bir korku ve gözlerini karartan bir öfke seli takip etmişti.

Ömür Göktepe buradaydı, onun galerisindeydi.

Neden ailesinin ondan beklediği bölümü tercih etmemişti? Bu işi neden kabul etmişti? Ezel'in onun dostu olduğunu bile bile burada çalışırken, bir gün karşılaşacaklarını hiç mi düşünmemişti? Yoksa düşünmüş ama sanki yaşananlar bir hiçmişçesine önemsememiş miydi?

Erez bunların cevabını bilmiyordu ve öğrenmek niyetinde de değildi çünkü Ömür Göktepe'yi yeniden hayatında istemiyordu. Onsuz geçen yıllarda iyi kötü bir dikiş tutturmuştu; bir düzeni, bir hayatı vardı ve her şeyin yeniden tepetaklak olmasını, o daha beş yıl öncesinin yüklerinden kurtulamamışken omzunda bir de bunları taşımayı istemiyordu.

Korkuyordu.

Kahretsin, hem de çok korkuyordu. Onu görmeye dayanabilir miydi bilmiyordu. Saçları nasıldı, gözleri yine eskisi gibi parlak mıydı ve gülüşü hala kalbini sızlatır mıydı merak ediyordu. Otuz yaşındaydı, yakında neredeyse otuz bir olacaktı ama o bir kadının ardında bıraktığı enkazın altında can çekişirken sanki beş değil, on beş yaş almıştı. Artık abisini, Ezel'i, hatta Akın'ı bile anlıyordu ve Erez kendine daha fazla acı çektirmek istemiyordu.

Ama işte, sadece dakikalar sonra kendisini boğan gösterişli sergi salonunda Ezel'in hemen yanı başında dururken acıyı iliklerine dek hissediyordu.

Ömür Göktepe çok güzeldi ve güzel olduğu kadar da zalimdi. Kahretsin, hem de çok zalimdi. Genç kadın kırmızılar içindeydi. Dolgun göğüslerini mükemmel bir şekilde vurgulayan elbisesi tatlı bir fiyonkla boynuna tutunmuştu. İnce belini sarıyor ve etekleri zarifçe ayak bileklerinin biraz üstüne kadar iniyordu. Ayağında onları belinde hayal etmesine neden olan uzun, sivri burunlu yüksek topuklu ayakkabılar vardı ve bu mükemmel görünüşünü tamamlayan saçları ensesinde toplanmıştı. Alnından dökülen birkaç tutam güzel yüzünü çevreliyordu ve aralarındaki uzaklığa rağmen ışıltılar saçan yeşil gözleri koyu bir göz makyajında boğulmuştu. Dudaklarında kırmızı bir ruj vardı ve tek kelimeyle nefes kesici görünüyordu.

GÜZ GÜLLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin