Medya? 😻
Merhabaa, çoook uzun bir aradan sonra biz geldik🧡
Gelişimizin temelli olduğunun haberini vermek istiyorum, finale kadar her hafta bölüm atmaya devam edeceğimi not düşeyim.🥺
Umarım seveceğiniz bir bölüm olur🙏🏻
Bol bol yorum isterim! Birazcık hızlanalım mı, ne dersiniz? Yine 1000 oyu görür müyüz, hadi bir deneyelim🧡
Keyifli okumalar!🍂
***
On dokuz yaşındayken, saçlarına tutunarak yağan karın ve sertçe esen rüzgârın arasında kocaman ve korkutucu bir ormanda kaybolduğunda çok korkmuştu.
Âşık olduğu adamın kendisini terk ettiğini ve ona verdiği sözleri hiçe sayarak gittiğini düşündüğünde çok korkmuştu.
Bir arabada, Tan Yücesoy'un yanındaki koltukta oturarak acıdan kıvranırken ve bir bebek kaybettiğini öğrenirken çok korkmuştu.
Korku kelimesinin aklına düşürdüğü en büyük kabuslar bunlardı ancak hiçbiri şimdiki an ile yarışamazdı. Camları gürültüyle indiren kurşunlar da onu korkutmuştu ancak bu korkunun asıl kaynağı, kucağındaki hayvanın beyaz postunu kırmızıya bulayan kandı. Kanın kokusu odaya aniden yayılmıştı ve öyle keskin ve öyle baskındı ki Ömür bir an için bayılacağını sandı. Yüzü bembeyazdı ve bedeni öyle çok titriyordu ki bayılabilirdi de ama Kont'un acı dolu hırıltılarının ve inlemelerinin ona hissettirdiği dehşet, onu ayık kalmaya mecbur bıraktı.
Bir şeyler yapmak zorundaydı. Gözyaşları gözlerinden sessizce akarken bunu biliyordu ama sanki zaman onun için durmuş ve akmayı bırakmıştı. Bir tür şoka girdiği belliydi ve Erez'de öyleydi. Bir saniye önce sevdiği kadına ve köpeğine sarılarak güzel bir aile olduklarını düşünürken bir saniye sonra kendilerini böyle bir tablonun içinde bulmak beklenecek en son şeydi. Yine de bu şaşkınlığını üstünden en çabuk atan o oldu.
Bu kurşun kimin silahından çıktıysa eğer hala onun hedefinde olabilirlerdi ama bunları düşünmek bir yana dursun, patlayan cam parçalarının ardındaki serin ve karanlık geceye bir bakış dahi atmadan oturduğu yerden kalktı ve Kont'un önünde diz çöktü. "Hayır, hayır," diye fısıldarken farkında değildi ama gözleri üzüntünün ve hissettiği öfkenin etkisiyle dolu doluydu. Uzanarak titreyen parmaklarını onun kanlı tüylerinin üzerine bırakırken Kont acıyla irkildi. Mavi gözlerinin etrafındaki yaşları görmek ve o boğuk sesi Erez'i mahvetti. Beyaz kürkü öyle bir kırmızıydı ki, Erez parmaklarını onların arasında dolaştırarak kurşunun girdiği yeri ararken gözlerini güven verircesine Kont'un gözlerine dikti. "Bir şey yok, geçecek oğlum... Bir şey yok..."
Kont bu sözlere karşılık verircesine hırıldadığında Erez kanın aktığı asıl yeri bularak parmaklarını yaraya bastırdı. Kan akışı çok hızlıydı, Kont şimdiden bilincini kaybediyor gibi görünüyordu ve bunu bir an önce durdurmaları lazımdı. Yaraya tampon yapabileceği bir şey arar gibi etrafa baktığında Ömür'ü gördü. Ömür'ün elleri, kucağındaki Kont'un iki yanında öylece kalmıştı ve gözleri Kont'un yarasının üzerindeydi. Nefes bile almadan yaraya ve yaradan akan kana bakıyordu.
Erez onun yaşadığı şaşkınlığı hala üzerinden atamadığını fark ettiğinde "Ömür," diye seslendi. "Ömür, bak bana..."
"Vuruldu..."
"Ömür, Ömür bana bak güzelim..."
"Kont... Kont vuruldu, yarası kanıyor..."
Erez onun halini fark ettiğinde öfkeyle küfretti ve uzanarak kanlı parmaklarını onun yanağına yasladı. Bu hareket Ömür'ü bir an için irkiltti ancak onun dikkatini çekebilmişti. "Ömür, bana yardım etmen lazım..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZ GÜLLERİ
General Fiction"Beni özlediğini biliyorum, hala beni istediğini biliyorum Ömür. Duruşun değişmiş, gülüşün ve kelimelerin... Ama gözlerin... Onlar hala aynılar ve sen ne kadar itiraz edersen et, onlar hala beni sevdiğini söylüyorlar..." *** Erez Gündoğdu o serseri...