Medya: Ömür Göktepe
Merhaba, biz geldik ve çook özledik🧡
Uzun bir aradan sonra kaldığımız yerden devam ediyoruz.😌👌
Yeni bölüm için 4 gün sonra Cumartesi buluşalım ve oylara da 550 diyelim mi? Bence diyelim. O küçük yıldıza basmayı unutmayın olur mu?🧡
Keyifli okumalar🍂
***
"Demek... Hayatını boyama yaparak kazanıyorsun?"
"Boyama yapmak mı? Neyim ben ana sınıfı çocuğu mu?"
Erez homurdanarak kupasına biraz daha kahve aldığında Ömür kıkırdayarak güldü ve bal kaşığını alıp, pankekine biraz bal döktü. Saat sabahın yedi buçuğuydu ve o şaşırılacak bir enerjiyle doluydu. Yarım saat önce uyanmış, Erez'in dün geceki pozisyonda uyuduğunu görünce sessizce yataktan çıkmış ve Kont'u da peşine takarak salona geçmişti. Bir süre raflardaki çerçeveleri incelemiş, kitapları karıştırmış, acıkınca da kahve demleyerek pankek pişirmişti.
Çatalını büyük bir hevesle tabağına batırarak ağzına götürdü ve uzanıp adamın tabağını da pankek yığınıyla doldurdu. "Çok güzel olmuş," diyerek konuşurken yanakları fındıkla dolu bir sincaba benziyordu. Saçlarını tepesinde toplamış, birkaç tutamın yüzünün önüne düşmesine izin vermişti ve dün gecenin izlerini taşıyan, etrafı kızarmış yeşil gözlerini Erez'inkilere dikerken gülümsüyordu. "Hadi, yesene. Sen de bak tadına..."
"Ağzın doluyken konuşmamalısın."
"Niye ki?"
"Çünkü boğulacaksın."
Erez gözlerini devirerek parmaklarının arasındaki kahve kupasını kıza uzattı ve onun bir yudum alıp boğazını yumuşatmasını seyrederken gülerek bu sabahın öncekilerden ne kadar farklı olduğunu düşündü. O genelde kahvaltı yapmazdı, neredeyse sabahladığı için öğlene doğru kalkardı ve sadece kahve içer, akşam için de atıştırmalık kolay bir şeyler hazırlardı. Oysa şimdi sabahın bu saatinde, adadaki taburelerden birine oturmuştu ve çatalını, kızın hazırladığı pankeklerden birine batırmak üzereydi. Hayat gerçekten garipti.
Ömür gözlerini irice açarak, heyecanlı bir ifadeyle onu seyrederken Erez gülmemek için yanaklarının içini dişledi ve kahve kupasını yeniden kıza uzatarak, onun yeni bir yudum almasını izledi. Aslında kızın kupası da hemen önündeydi ama Erez... onun kahveyi kendi kupasından içmesini daha çok sevmişti.
"Nasıl olmuş? Çok güzel, değil mi?"
Ömür başını merakla yana eğdiğinde Erez onun bu hevesli hallerini fazlasıyla şirin bularak "Evet," dedi. "Mutfakla arasının olmadığını söyleyen birine göre oldukça lezzetliler..."
Aldığı iltifatla birlikte kızın gülüşü büyüdüğünde ve yanakları kızardığında, Erez bunu hatırlamak için zihninin bir köşesine hayaline notlar alarak kahvesini yudumladı. Erken kalkmak ve kahvaltı yapmak... aslında o kadar da fena sayılmazdı.
"Aslında bunu ilk kez denedim, biliyor musun? Salonda bir yemek kitabı buldum; Jasmin S. G. İle Harikalar Diyarı... Yemek kitapları okuyup tarifler deneyecek birine benzemiyorsun ama o kitap kesinlikle, harika..."
"Jasmin Samuel Gündoğdu..."
Kadının adını duyan Ömür'ün dudakları şaşkınca aralandı. Beyaz mutfak önlüğüyle bir manken gibi poz veren seksi esmerin adamın karısı olduğu düşüncesi zihninde gezinince bembeyaz kesildi ve bir an için ne diyeceğini bilemeyerek hızla adamın parmaklarına baktı. Orada daha önce bir yüzük görmediğine emindi. Birkaç tane vardı ama hiçbiri bir nişan yüzüğüne benzemiyordu ve...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZ GÜLLERİ
Fiction générale"Beni özlediğini biliyorum, hala beni istediğini biliyorum Ömür. Duruşun değişmiş, gülüşün ve kelimelerin... Ama gözlerin... Onlar hala aynılar ve sen ne kadar itiraz edersen et, onlar hala beni sevdiğini söylüyorlar..." *** Erez Gündoğdu o serseri...