17. BÖLÜM

14.1K 1.5K 393
                                    

Merhaba, biz geldik!🧡

4 günde sınır geçmek ne böyle, şahanesiniz! Bu bölüme yine 850 oy diyelim mi, oylar dolduğunda bölüm sizindir.🍂

Geçmişin bir kısmını daha aydınlatan, bir nevi bir geçiş bölümü. Umarım seversiniz.🙏🏻

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın, keyifli okumalar🧡

***

Ömür hayatında çok az bu denli şaşırdığını hatırlıyordu. İlki ailesinin, ona Tan'la nişanlanması gerektiğini söylemesiydi. İkincisi yıllar sonra Erez'i karşısında görmesiydi ve üçüncüsü de Alparslan Gündoğdu'nun kaybettiği bebekleri hakkındaki gerçeği bilmesiydi.

Adamın söylediği kelimeler zihninde durmadan başa sarıyor ve sanki kulaklarında uğulduyordu. Rengi iyice beyazlamış ve solmuştu. İri yeşil gözlerinin içinde akmak için hazır bekleyen gözyaşları ve korkuyla dolu, çözülmesi zor koca bir yumak vardı. Dudakları titriyor, sanki nefes almakta zorlanıyormuş gibi göğsü hızla inip alçalıyordu.

Nasıl bilebilirdi ki? Bunu nasıl öğrenmişti? Bu küçük sırrı çok az insan biliyordu. Yalnızca Tan, babası ve annesi. Ömür Tan'ın böyle bir bilgiyi onlara vereceğini düşünmüyordu, öte yandan kendi ailesi de söz konusu Ömür olmuşken onlara karşı hep fazla ketumdu. Böyle bir sırrı hayatta açık etmezlerdi. Yıllar önce hastane personeline de oldukça yüklü bir miktar ödeyerek tüm o hasta kayıtlarını da sildirmişlerdi. Öyleyse bunu nasıl öğrenmişti? Ve neden bu sırrı yüzüne vurmak için bugünü beklemişti? Erez'e neden söylememişti?

Ömür bacaklarının titrediğini hissettiğinde geriye doğru sendeledi ve arkasındaki deri koltuğa çökercesine oturdu. Bakışlarını Alparslan'a diktiğinde ve konuştuğunda sesi titriyordu. "Nasıl öğrendin?"

"Nasıl öğrendiğimin ne önemi var ki?" diye soran Alparslan, Ömür'ün karşısında böyle kıvranmasından zevk alıyor gibiydi. Sanki dostça sohbet ediyorlarmış gibi yeniden az önce kalktığı koltuğa oturdu ve bacak bacak üstüne atarak o delici gözlerini genç kadının üstüne dikti. "Önemli olan... Öğrenmem değil mi?"

Öylesine boş ve duygusuz konuşuyordu ki, sanki çok sıradan bir şey öğrenmiş gibi, Ömür onun bu tepkisizliğine daha fazla sakin kalamayarak silkindi. Dolan gözlerini kırpıştırdı ve tırnaklarını oturduğu koltuğun iki kolçağına batırırken "İnsanların hayatlarına burnunu sokamazsın!" dedi. "Seni ilgilendirmeyen şeylere sakın karışma!"

"Neden? O benim de kanımdan değil miydi?"

"Bunu seninle daha fazla konuşmak istemiyorum. Eğer..."

"Benimle konuşmak istemiyorsan Erez'le konuşmanı öneririm," diyen Alparslan elindeki kadehi hafifçe sallayıp içkinin bardağın duvarlarına çarpmasını seyrederken gülümsedi. "Eminim bu konuşma için çok istekli olacaktır."

"Bunun komik olduğunu mu düşünüyorsun? Bir bebek kaybettim! Bir can..." Yanağına doğru süzülen bir damla gözyaşını hisseden Ömür, karşısındaki adama büyük bir öfkeyle baktı. "Sence bu komik mi?"

"Erez..."

"Hiçbir şey bilmeyecek!" Gözyaşını hızlıca silen Ömür ayağa kalktı ve işaret parmağını tehdit edercesine Alparslan'a doğru sallayarak sözlerini tekrarladı. "O... Hiçbir şey bilmeyecek! Sakın söylemeye kalkma! O bunu bilmeyi bile hak etmiyor!"

"Öğrenecek..." diyen Alparslan bu tehditten etkilenmemiş gibiydi. "Daha fazla kaçabileceğini sanıyorsan eğer hayal dünyasında yaşıyorsun demektir. Ona böyle acı çektirmeye hakkın yok!"

GÜZ GÜLLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin