Merhabaa, biz geldik!🧡
Birazcık geciktik ancak nihayet buradayız, umarım bölümü seversiniz🙏🏻
Bir önceki bölüm oylarınız ve yorumlarınız için çok teşekkür ederim, iyi ki varsınız!😻
Bölüm için 1k oy ve 400 yorum diyelim mi? Bence diyelim, sınır dolduğu an da size yeni bölüm getireyim ne dersiniz?💅🏻
Lütfen yorumlarınızı benden esirgemeyin, hepsini zevkle okuyor olacağım😻
Keyifli okumalar🍂
***
"Bu delilik," diye soluklanan Ömür, Erez onu iki katlı stüdyosunun duvarına yasladığında ve eğilerek burnunu onun teninde ve saçlarında gezdirmeye başladığında kıkır kıkır güldü. On dokuz yaşındaki birinden duyulabilecek en güzel, en canlı gülüştü. "Sadece birkaç hafta," diye soluklandı nefesi kesilerek. "Sadece birkaç haftadır tanışıyoruz ama biz..."
Onun bu cılız mırıltılarını dudaklarında keyifli bir gülüşle dinleyen Erez uzandı ve dişleriyle onun kulak memesini çekiştirerek, kulağının arkasındaki hassas deriyi yaladı. "Biz ne?"
Cevap vermeden önce Ömür'ün yaptığı tek şey ayak parmaklarının üstünde yükselmek ve tırnaklarını onun ensesine batırmak oldu. Tatlı nefesini Erez'in teninin üstüne bırakarak "Bilmiyorum," dedi. "Aşk... Aşk bu mu?"
"Bilmem..." Dudaklarını onun teninin üzerinde kaydırmaya devam eden Erez sessizce omzunu silkti. "Tüm bunları, bu hissettiklerimi sana kadar hiç yaşamamıştım. Aşk bu mu bilmiyorum ama çok güzel hissettiriyor..." Ömür iç çekerek bedenini onunkine yasladığında ve parmaklarını onun saçlarına doladığında Erez alçak bir sesle homurdandı. "Sikeyim, hem de çok güzel hissettiriyor..."
Yeniden kıkırdayan Ömür ayakta durmakta zorlandığını fark ettiğince bacaklarından birini adamınkilere sardı ve Erez hiç tereddüt etmeden uzandı, avuçlarını onun kalçalarına yasladı ve kızı tek bir hamlede kucaklayarak kaldırdı. Beline dolanan o uzun, güzel bacaklara karşın keyifle gülümsedi ve stüdyodan içeri girdikleri on dakikanın ardından nihayet hareket ederek yürümeye başladı. Ömür burayı görmek için ısrar ettiğinde aklındaki ilk şey Erez tarafından duvara mıhlamak değildi ancak bundan şikayetçi olduğu da söylenemezdi.
"Beni nereye götürüyorsun?" diye sorarak tatlı bir sesle mırıldanan Ömür, yeşil gözlerini büyük bir beğeni ve merakla etrafta gezdiriyordu. Bakışlarında burada olmaktan memnun, neşeli parıltılar vardı.
"Bence bunun cevabını ikimiz de biliyoruz," diyen Erez adımlarını yukarı kata, merdivenlere doğru çevirdi ve basamakları bir bir çıkmaya başladı. Kelimeleri ya da o güzel ses tonunun ardındaki ima olmasa bile, Ömür cevabı onun kobalt mavisi bakışlarından gayet net bir şekilde anlardı. Gözleri Ömür'e öyle güzel bakıyordu ki, Ömür son zamanlarda bu bakışlardan başka bir şey düşünemez olmuştu.
Erez'e mükemmel bir manzara bahşederek tatlı tatlı kızardı, gözleri canlı bir yeşil, yanakları tatlı bir pembe ve dudakları o pembelikle yarışacak kadar kırmızıydı. Buğday rengi tenini çevreleyen açık, kestane rengi saçlarıyla ve o gülüşüyle birlikte kelimenin tam anlamıyla göz alıcıydı. Heyecanı adeta gözbebeklerinden taşıyor ve Erez'in varlığını bir koza gibi sararak her ikisini de beklenti içinde, adeta soluksuz bırakıyordu. Birbirlerine dokundukları hatta sadece birbirlerine baktıkları anlarda bile hissettikleri bu çekim öyle yoğundu ki, kimi zaman Ömür nefes bile alamıyordu.
Bir yatak odasına girdiklerini fark ettiğinde Erez gibi bir adamın özel hayatını bu kadar açık bir şekilde yaşadığı bu yere, bu mabede giren tek kadın olduğunu bilmek göğsünü kabarttı. Erez onu yatağın üstüne bıraktığında ve eğilerek onun yanı başına uzandığında Ömür de uzandı, parmaklarını onunkilere doğru uzattı ve Erez bir an bile duraksamadan parmaklarını onunkilerin arasından geçirerek, birleşen ellerini dudaklarına doğru götürdü. "Ne kadar güzel olduğun hakkında bir fikrin var mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZ GÜLLERİ
Ficción General"Beni özlediğini biliyorum, hala beni istediğini biliyorum Ömür. Duruşun değişmiş, gülüşün ve kelimelerin... Ama gözlerin... Onlar hala aynılar ve sen ne kadar itiraz edersen et, onlar hala beni sevdiğini söylüyorlar..." *** Erez Gündoğdu o serseri...