14. BÖLÜM

17.1K 1.3K 366
                                    

Merhaba, iyi bayramlaaar, biz geldik!🧡🧿

Bu güzellik, harika ötesi mitolojikbiri nin ellerinden, sizce de mükemmel değil mi?🧡

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu güzellik, harika ötesi mitolojikbiri nin ellerinden, sizce de mükemmel değil mi?🧡

Açıklamalarımı bölüm sonuna bırakarak kaçıyorum, okursanız çok sevinirim🍂

Bu bölüm de 800 oy diyelim mi? Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen🧡

Hatalarım varsa affola, keyifli okumalar🍂

***

Özge'nin Erez'in koluna dokunarak gülümsediğini ve ona sokulmaya çalıştığını gören Ömür hiç bu kadar sarsılmamıştı. Bir an için başının döndüğünü ve gözlerinin kararıp kapanacağını zannetti. Elindeki kadehi çıplak dizine yasladı ve gördüklerini inkâr etmek ister gibi gözlerini sıkıca yumup, derin bir nefes aldı. Birkaç saniye için soluklandı, yeşil gözlerini gizleyen kirpikleri titreşerek açıldı ve bakışları yeniden barda oturan adamı ve onun yanındaki kadını bulduğunda hayal görmediğini anladı. Gerçekti. Hepsi gerçekti. Dudakları sanki ağlayacakmış gibi titredi ve güzel yüzü kaskatı kesildi.

Erez'i bir başkasıyla görmek... onu tahmin ettiğinden daha çok etkilemişti. Kalbini acımasızca sıkan bir el vardı. Bir başka el de sanki boğazına sarılmıştı. Ona nefes bile aldırmıyor ve her geçen saniye acıyla kıvranmasına sebep oluyordu. Bu öyle boktan bir durumdu ki parmaklarının titrediğini bile fark etmedi. Ancak elindeki kadeh dizine devrilip bacaklarını ve eteğinin ucunu ıslattığı zaman bakışlarını onlardan çekebildi. Kadehinin yarısından fazlası boştu, bu yüzden üzeri çok fazla batmamıştı ama bu Tan'ın ve yanındaki adamın dikkatini çekmesine sebep oldu.

"Kahretsin," diye fısıldadı ve masadaki peçelerden birkaçını alarak bacaklarını ve eteğini silmeye çalıştı. Şimdi herkesin dikkati onun üstünde toplanmıştı ve Ömür tek eliyle istediği kadar rahat hareket edemiyor, her geçen saniye ellerinin daha çok titrediğini hissediyordu.

"Hey, sakin ol..." diye fısıldayan Tan neler olduğunu anlamak istermiş gibi kaşlarını çattı ve Ömür'ün elini tuttuktan sonra birkaç peçete alarak Ömür'ün yapmaya çalıştığı işi devraldı. Elbisesi için yapabilecekleri bir şey yoktu ama bacakları yapış yapıştı. "Ne oldu birden böyle?"

"Ka... kazayla oldu..."

Tan'ın ellerini teninden uzaklaştıran Ömür, gelecek soruları engellemek için çantasını alarak ayağa kalktı ve sendelese bile kendini çabucak toparladı. "Ben... Lavaboya gitmeliyim..."

"Çok solgun görünüyorsun, seninle gelmemi ister misin?"

Ömür birkaç saattir görmezden gelmeye çalıştığı adama bakma gereği bile duymadan başını iki yana salladı ve Tan'ın çatık kaşlarına aldırmadan localarındaki birkaç basamağı inerek insan selinin arasına karıştı. Göz ucuyla Özge'yi ve Erez'i hala aynı yerde bulmak, sabahki ısırık faciasından ve yemekteki evlilik muhabbetinden sonra hiç iyi olmamıştı. Sinirleri öyle bozuktu ki gözlerinden süzülen birkaç damlaya engel olamadı ve hıçkırarak ağlamak üzere olduğunu anladığı an elinin tersini dudaklarının üstüne kapatarak, en yakın lavaboya doğru koşturdu. Her şey ona artık öyle fazla geliyordu ki Ömür sanki hiç var olmamış gibi yok olmak ve bu yeryüzünden silinmek istiyordu.

GÜZ GÜLLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin