Medya🤤
Merhaba, biz geldik🧡
Sabrınız için teşekkür ederim, umarım bölümü seversiniz.🥺🧡
Yeni bölüme 950 oy diyelim mi, sınırımız bu olsun bende Cumartesi yeni bölümle geleyim. Anlaştık? Bence anlaştık.🧡
Keyifli okumalar!🍂
***
Kucağındaki beyaz kedinin tüylerini okşayan Ömür evinde, nihayet bir parça huzur bulabileceği tek yerdeydi. Ailesinden ve etrafındaki herkesten kaçabileceği bu yer onun için bir sığınak gibiydi. Evinden olabildiğince uzak, iş yerine ise bir o kadar yakındı. Küçük, sevimli bir çatı katıydı. Çok büyük bir yer değildi. Çift kişilik bir yatağın ve bir makyaj masasının zoraki sığdığı yatak odası, küçük bir mutfağı, bir banyosu ve dar bir holü vardı. Ancak yerden tavana dek uzanan geniş camları, aydınlık duvarları ve manzarasıyla Ömür'ün kalbini görür görmez çalmıştı.
Boş daireye girdiği ilk an, o camların önüne büyük bir saksı ve renkli iki berjer koymanın ve akşamları orada oturarak güneşin batışını ve boğazın renklerini seyretmenin ne kadar güzel olacağını kafasında canlandırmıştı. Kedisi Düşes ile sessizliğin ve manzaranın tadını çıkarmak hep düşlediği bir andı.
Şimdi o koltukların tam üzerindeydi. Üzerinde bir tayt ve triko bir hırka vardı. Saçlarını tepesinde topuz yapmış, ayağına ev içinde giydiği pembe pelüş ayakkabılarını geçirmişti. Düşes kucağındaki minderin hemen üzerindeydi ve bir eliyle sıcak bitki çayını tutuyor, bir diğeriyle de kedisinin yumuşak tüylerinin arasında geziniyordu. Ömür bunu hep sevmişti ancak ilk kez... tüm bunlarda aradığı o huzuru bulamıyordu.
Sanki hayatı birdenbire alt üst olmuş gibiydi ve işin garibi, bu seneler önce olanlardan çok daha şiddetliydi.
On sekiz yaşında biri için bazı şeyler çok daha kolaydı. Sevgilisi tarafından terk edildiğine inanmış, bir bebek kaybetmiş ve ardından sadece ona ve kendisine değil, her şeye küsmüştü. Erez onun hayatında minik bir ışık olmuştu. O ana dek ailesinin iplerini çekiştirdiği bir kukla gibiydi, o ana dek hiçbir şeyi sorgulamayan ve sadece kabul eden, isyan etmeye gücü yetmeyen biriydi. Erez'le birlikteyken ise her şey değişmişti. Ömür kısacık bir an hayatının iplerini eline alabileceğine, ailesine karşı durabileceğine ve onlar istemese bile onun elini tutabileceğine inanmıştı. Bir an için bunu yapabileceğini sanmıştı.
Erez'in gidişi o hayatındaki cılız ışığı da götürmüş ve onu hiç beklemediği bir anda karanlıkta bırakmıştı. Bu güneşin onun için zamansız batması, yıldızların ve gecenin bir anda üstüne çökmesi gibiydi. Bebeğini de kaybettikten sonra sanki artık uğrunda mücadele edebileceği, savaşabileceği hiçbir şey kalmamış gibiydi. Ömür istemediği bir bölümü okusa ya da eskisi gibi ailesi tarafından çekiştirilip dursa ne olurdu ki? Ne itiraz etmeye ne de bir gelecek kurmaya gücü kalmıştı. Onunla birlikteyken genç, deli dolu ve hatta pervasızdı. Ama ondan sonra sanki bir gecede on yaş büyümüş, hayattan beklediği her şeyi almıştı. Hiçbir şeye hevesi, mecali kalmamıştı.
Etrafındakiler onu asla anlamamıştı. Annesi ya da babası bile... Hiçbiri Ömür'ün yaşadıklarının farkına varmamıştı. Aksine, ona abarttığını söylemişlerdi. Bir adam için bu hale düşmenin gülünç olduğunu, onu artık tanıyamadıklarını söylemişlerdi. Bu sözler ilk duyduğunda canını yakmıştı, ailesinin yanında olup da onunla olamadığı görmek canını düşündüğünden de çok yakmıştı. Ama sonra alışmıştı. Günler geçtikte bir robot gibi hissizleşmiş, kendi kabuğuna çekilmiş ve günden güne erimeye başlamıştı. Sadece hayattan değil, kendinden de vazgeçmişti ve işte bu yüzden bu nişana itiraz etmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZ GÜLLERİ
General Fiction"Beni özlediğini biliyorum, hala beni istediğini biliyorum Ömür. Duruşun değişmiş, gülüşün ve kelimelerin... Ama gözlerin... Onlar hala aynılar ve sen ne kadar itiraz edersen et, onlar hala beni sevdiğini söylüyorlar..." *** Erez Gündoğdu o serseri...