39

429 25 38
                                    

Bahçedeki tüm gözler bir Dilara, bir Vartolu'da gezinirken genç kadın kafasını iki yana salladı. Gözlerini sertçe bir kaç saniye boyunca kapalı tuttu. Vartolu, karşısında olamazdı değil mi? Bütün o olanlardan sonra ailesi onu bu masaya oturtmamıştı?

Vartolu, paramparça olan bardağı umursamayarak ayağa kalktı. Dilara'yı yıllardır görmemişti onun öldüğünü sanıyordu. Gözlerinin önünde kendini vurmuştu. Defalarca kez mezarına gitmiş, çiçekler ekmişti. Dilara, nasıl karşısında olabilirdi?

Dilara, gözlerini yavaşça karşısında Vartolu'yu görmeme umuduyla açtı. Vartolu tabi ki karşısındaydı...

''Dilara, her şeyi anlatac-''

Yamaç'ın, konuşmasıyla Dilara kafasını iki yana salladı. Onu en iyi abisinin anlayacağını düşünüyordu. Ama Yamaç, onu anlamamıştı. Dilara, kimsenin tahmin etmediği bir şeyi yaparak arkasını ailesine döndü. Ardından hızlı adımlarla göz yaşları eşliğinde oradan uzaklaşmaya başladı. Koşabildiği kadar hızlı koşuyordu.

Yamaç, oturduğu yerden kalkarak Dilara'nın peşinden gitmeye başladı. Cumali, çocuklarının peşinden gidecekken Sude onu durdurdu.

''İkisi konuşsa daha iyi olur baba.''

Cumali, hiçbir şey söylemeden kafasını salladı ardından yerine geri oturdu. Gözleri, karşısında oturan Vartolu'yu bulduğunda yüz ifadesi sertleşti. Vartolu, şoka girmiş bir şekilde masada oturuyordu. Adeta kendini dünyaya kapatmıştı. Tek düşündüğü şey ise Dilara'ydı...

Dilara, gözyaşları eşliğinde hızlı adımlarla sokakta koşmaya devam ediyordu. O buraya sırf babası onu çok özledi diye dönmüştü. Her şeyi arkasında bırakarak dönmüştü. Vartolu'yu o masada görmeyi hak etmemişti. Başına ne geldiyse onun yüzünden gelmişti. Ona deli gibi aşık olduğu için gelmişti.

''Dilara, her şeyin mantıklı bir açıklaması var. Bekler misin?''

Arkasından abisinin sesini duydu. Dilara, onu duymamazlıktan gelmeye çalışarak adımlarını daha hızlı atmaya başladı. Yamaç, ona en sonunda yetişti. Kardeşini, dirseklerinden yakalayarak kendine döndürdüğünde Dilara'nın, yanaklarına süzülen gözyaşlarını, titreyen dudaklarını gördü.

''O masada oturan adam var ya, o benim tüm dünyam ve bundan çok daha fazlasıydı. Benim dünyamı, başıma yıktı. Benim neler yaşadığımı en iyi sen biliyorsun ya, benim ne kadar acı çektiğimi en iyi sen biliyorsun.''

Dilara'nın, cümlelerinden sonra Yamaç kafasını yavaşça 'bunları bildiğini' belirterek salladı. Ardından parmaklarını kardeşinin yüzüne götürdü. Dilara'nın, gözyaşlarını parmaklarının ucuyla narince sildi. Dilara, bu sırada bağırmaya başladı.

''Sen, onun o masaya oturmasına nasıl izin verirsin? Babam, buna nasıl izin verir?''

Yamaç, kardeşinin gerçekleri bilmediğini biliyordu. Bu yüzden onun öfkesini de, hayal kırıklığını da anlayabiliyordu. Dilara'nın, gerçekleri öğrenmesi gerekiyordu.

''Babam masaya oturmasına izin vermeden onu vuracaktı, vurmasına tek bir şey engel oldu. O da gerçekler.''

Dilara, öfkeyle dirseklerini abisinin kollarının arasından çekti. Gerçekler her neyse bunları bir an önce öğrenmek istiyordu.

''Gerçekleri ben de öğrenebilir miyim? Yoksa delireceğim.'' Dedi.

Yamaç, kardeşine bunu nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. Ama söylemesi gerektiğini biliyordu.

''Selim amcam ölmemiş, yaşıyor.''

Dilara, duyduğu cümleyle kaşlarını hafifçe çattı. Yamaç'ın, söylediği cümleyi idrak etmeye çalışıyordu. Amcasını kendisi vurmuştu. En sevdiği amcasına, kendisi sıkmıştı. Onu, gömmeye yüzü bile olmamıştı. Senelerce bunun vicdan azabını çekmişti. Ne demek Selim Koçovalı hayattaydı?

Kayıp / ÇukurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin