"Seni Cezalandıracağım."

323 25 19
                                    

"Biliyorsun... Rose, Jack'i kurtarabilmek için biraz yana kayabilirdi."

Ağzımda dolu patlamış mısırlarla Taehyung'a söyleniyordum. "Biraz olsun aklını çalıştırmış olsaydı tabi.."

"Haklısın, googie ama şöyle bir şey var... Eğer dediğin gibi olsaydı yıllar sonra bile bu kadar sevilip izlenmezdi."

Taehyung derin nefes aldı. "Yani demek istediğim... Bazı hikayelerin hüzünlü bitmesi gerekir ki insanlar bu hikayelerden ders çıkarabilsin."

"Haklısın, hyung. Yine de Şansım olsa bu filmin mutlu sonla biten versiyonunu çektirirdim."

"Bunun yerine kendin de hayal edebilirsin." Taehyung, omzuna yaslanmış olan bana bakarak gülümsedi. "Biz de yapabiliriz. Hmm... Jack ve Rose, o kazadan birlikte kurtulmayı başardıktan sonra İngiltere'ye dönerler."

Devam etmemi bekleyen Taehyung, Patlamış mısır kasesinin dibinde kalan tuzları yalıyordu.

"Jack ve Rose gemide yaşadıkları olayları ve kazayı gazetecilere anlatırlar ve İngiltere'nin Romeo ile Juliet'i haline gelirler."

Taehyung, Romeo ve Juliet dediğim anda kıkırdamıştı, sanırım aksanım komiğine gitmişti. "Rose'un annesi, bu haberleri duyar ve bu sayede kızını bulur. Rose'un mutluluğu için onların ilişkilerine onay verir... Jack ve Rose evlenirler."

"Evlendikten bir yıl sonra ikizleri dünyaya gelir, biri kız biri erkek. Erkek olan babası gibi mavi gözlü ve sevimlidir. Kız olan ise annesi gibi kızıl saçlı ve güzel." Kafamda canlandırdığım bebekler gülmeme yol açmıştı, çok sevimliydiler.

"Hey... Jack'i sevimli mi buluyorsun cidden, ben varken?" Taehyung, alınganlığını iliklerine kadar yüzüne yansıtmaya çalışıyordu ama bu hali benim sadece gülmeme sebep olmuştu.

"Hey, evet sen de sevimlisin ama bu Jack'in de sevimli ve yakışıklı olmadığı anlamına gelmez."

"Ne?" Taehyung biraz ciddileştiğini hissetmiştim.

"Ne?"

"Bilerek yapıyorsun değil mi? Beni kıskandırmak hoşuna gidiyor." Taehyung gergince tebessüm etti. "Değil mi?"

"Belki öyle, belki de değil. Ne yapacaksın bu durumda?" Taehyung'un omzundan doğrularak gözlerinin içine baktım. Yüz ifadesi bir anda kirli bir hale bürünmüştü.

"Seni cezalandıracağım." Dudaklarıma odaklandı. "Ama nasıl yapsam bilmiyorum... Canını yakamayacak kadar çok seviyorum seni." Tekrar gözlerime baktı.

"Beni bu kadar hafife alma Hyung, acı eşiğimin yüksek olduğunu biliyorsun."

"Yani, ne yapmamı istiyorsun?" Taehyung pisçe sırıttı yine.

"İstediğini."

Taehyung, titrekçe bir nefes alarak yüzüme yaklaştı. Ben gözlerimi kapatıp dudağımı öpmesini beklerken boynumda hissettiğim ıslaklıkla huylanmıştım.

"Hyung..."

Taehyung, diliyle boynumda uzun bir yol çizerek omzuma inmişti. Hissettiğim acı ile tısladım, ısırıyordu.

Sağ elimi kontrolsüzce Taehyung'un saçlarına attım. Diğer elim ise beline dolanmıştı. Birkaç dakika öyle kalakalmıştık, Taehyung bazen ısırıyor, kokluyor bazen de ıslatıyordu.

Kafasını kaldırıp gururla omzuma bakarken bulmuştum onu. Geriye bıraktığı izi aynada görmek için sabırsızlanıyordum. Hızla kalkıp en yakınımdaki aynaya baktım.

Süt beyazı tenimde hafif büyük, morumsu bir kırmızı iz görmüştüm köprücük kemiğimin biraz üstünde.

Belime değen eller beni ürkütmüştü. Taehyung, çenesini omzuma yerleştirerek aynadaki yansımamıza baktı.

agliophobia ¦ TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin