"Çilek ve İçki."

715 56 10
                                    

Sabah telefonumun kulak delen sesiyle uyandım.
Kuzenim Sungjae arıyordu.
Beni 17 yaşımdan beri büyütüp yetiştiren, sahip çıkan ve onun yanında yalnızlığımı hissetmediğim insanlardan biri olan halamın oğlu.

"Alo, Jungkook naber ya?" saat sabahın onunda neden arıyor bu herif?
"İyidir senden naber Sungjae?"
"Bende iyiyim. Baksana ne diyeceğim, bugün bizim bir arkadaşın partisi var. Sende gel."
"Sungjae çok isterdim ama geleme-"
"Hadi lan oradan. Farkındaysan gelir misin demedim gel dedim. Akşam saat 9'da alıyorum seni hadi baay."

Keşke bana da söz hakkı verseydin be adam. Neyse, kaçarı yok gideceğim. Yoksa bu adam beni keser etimi de sevap olsun diye millete dağıtır.

Dün planladığım gibi uzun bir süre uyumuştum. Uyanınca da bir sandviç yemiştim.
Akşam 9'a doğruysa klasik parti kıyafetimi giymiştim.
Siyah pantolon, beyaz tişört ve deri ceket.
Saçlarımı da bir çırpıda taradım.
Aşağıdan korna sesi bas bas bağırıyordu.
Aşağı hızla inip Sungjae'nin arabasına biniverdim.
"1 saattir öttürüyorum ulan, neredesin?"
Abartmayı en çok seven adam bu olabilir.
"Ya he he, hadi sür."
Bana küçük bir kıkırdama ile karşılık vererek arabanın gazına abandı.

Yuh eve bak.
Ev kocaman bir bahçenin ortasına yerleştirilmiş. Bahçede çeşit çeşit çiçekler ağaçlar, en önemlisi en sevdiğim; kiraz ağaçları.
Ev full camdan oluşuyordu. İçeriden kocaman sarı avizeleri görebiliyordum.
Bahçede bir sürü insan vardı. Her masanın etrafında 3-5 kişi durmuş, sohbet edip içiyorlardı.
"Abi bu nasıl ev ya? "
Sungjae bana ukala bir bakış attı.
"Yengenin evi."

Hasiktir.
"Ulan sen ne yere bakan yürek yakan adamsın. Neyse, hayırlı olsun."
"Sağol sağol. Hadi gel bakalım."

İçerde dünyanın insanı vardı ve hepsi farklı bir şeyler yapıyordu. İçki içenler, birbirlerini yatağa atmaya çalışanlar ve daha şimdiden kusanlar.
"İğrenç..."

Sungjae sevgilisini görmüş olacak ki kolumu dürttü.
"Geliyor yengen."
"Aşkım nerelerdesin sen ya?"
"Geldim hayatım. Kusura bakma bizim kazmayı bekledim ondan geç kaldım."
"Sen Jungkook olmalısın. Ben Joy." bana dönüp tokalaşmak için elini uzattı.
"Tanıştığıma memnun oldum." diyip elimi uzattım.

Sungjae bana beklememi söyledi. Bende evin büyük mutfağının ortasındaki masaya dirseklerimi dayayıp etrafı taradım.
Etrafa göz gezdirirken tanıdık bir yüze rastladım. Evet, Kim Taehyung.
Etrafında kalabalık bir arkadaş grubu vardı. Gülüyor, şakalaşıyor ve etrafa neşe saçıyordu resmen.
Her gelen geçen ona selam veriyordu. Tıpkı okulun popüler çocukları gibiydi.
Ben ona gözlerimi dikmiş düşünürken bir anlığına göz göze geldik. Başta ufaktan şaşırmış gibi görünse de sonra bana başıyla selam verdi.

Joy yanıma gelip kolumu çekiştirmeye başladı.
"Neler oluyor Joy-ssi?"
"Gel gel, eğlenceyi kaçıracaksın. Oyun oynayacağız."
"Tanrı aşkına lütfen doğruluk cesaret olmasın gına geldi artık."
"Haha, yok yok değil merak etme."

Joy konuşmaya başladı.
"Evet arkadaşlar. Öncelikle hepiniz hoşgeldiniz. Umarım hepiniz eğlenirsiniz.
Şimdi sizinle bir oyun oynayacağız: Cennette 7 dakika."
Bu oyunu daha önce bir filmde izlemiş gibiyim.
"Ortadaki şişeyi döndürüyoruz ve arka arkaya çıkan iki kişiyi arkadaki odaya alıyoruz. Orada 7 dakika boyunca ister öpüşün, ister sohbet edin; ister sevişin"
Benim bu oyunu oynayasım hiç yoktu.
Yalvarır gözlerle "Sungjae ya ben çok gerildim. Oynamak istemiyorum ben." dedim.
Ama nafile.
"Saçmalama istersen. Oturmaya mı geldik lan?"
O sırada Taehyung'un da aramızda olduğunu farkettim.
"Evet çeviriyoruz."
"ilk talihlimiz: Chanyeol!"
"ikincisi: Chaeyoung!"
İkisi birbirine utançla bakıyordu ama etraftaki baskıya dayanamayarak ikisi de o odaya girmişti.
İnşallah bana sıra gelene kadar ölürüm.
7 dakika sonra önce çocuk sonra kız çıktı. Çocukcağızın dudakları ruj olmuş. Anlaşıldı.

Sırada yengem Joy çıkmıştı. Sungjae'nin sinirle etrafa baktığını gördüm.
"Başlarım lan oyununuza! İkinci talihli benim ha!"
Sungjae sinirle şişeyi kendine çevirdi ve ardından Joy'un elinden tutup içeri soktu.

7 dakika sonra Sungjae ve Joy boyunları kıpkırmızı ve dağılmış bir şekilde odadan çıktılar.

Böyle böyle derken oyundakilerin yarısı falan o odaya girmişti.

Şişe döndü, döndü.
"İlk kişi: Taehyung!"
Bütün kızlar -hatta belki erkekler bile- ikinci kişinin kendi olması için dua ediyor gibi görünüyordu.
"İkinci kişi: Jungkook."
Ne?
Ben daha olayı sindirememişken omzumda onun elini hissettim.
O odaya girme vaktim gelmişti.
Hem de Kim Taehyung ile.

Beraber o odaya girdik.
Ben ne yapacağımı bilmeksizin etraftaki bibloları inceliyordum.
"Jungkook."
Kalın ve kadifemsi sesiyle bana seslendi.
"Böyle aval aval etrafa mı bakacağız?"
Afallamıştım.
"Şey... Ne yapacağımı bilmiyorum."
Taehyung bana sırıtarak karşılık verdi.
"Ben biliyorum ama..." diyerek bana yavaşça yaklaşmaya başladı.
"Ne yapıyorsun?" dedim.
"Sakin ol biraz. Biliyorsun, bir şeyler yapmamız lazım."

Beni duvarla kendi bedeni arasına almıştı.
Hiçbir şeye anlam veremiyordum.
Gözleri dudaklarım ve gözlerim arasında gelip gidiyordu.
Tam öpecekti ki ben engel oldum.
"Bekle Taehyung, ne yapıyorsun? Biz erkeğiz."
Taehyung ciddi olup olmadığımı ölçercesine yüzüme baktı.
"Bunu biliyorum, Jungkook. Sadece bir şey denemek istiyorum. Lütfen bana güven."
Yakından o kadar mükemmeldi ki, tanrıya beni neden böyle yaratmadığı için ağlayabilirdim.

En sonunda dudaklarını dudaklarıma hafiften dokundurdu.
Dudaklarımdan gelen elektrik akımı beynime vurmuştu.
Alıştığımı farkedince dudaklarını daha çok bastırdı.
Ellerinin belimde dolaştığını bile dudakları yüzünden geç farkettim.
Daha sonra alt dudağımı dudakları arasına alıp hafif emmeye başladı.
Ağzıma çilek ve içki tadı geliyordu.
Ellerim benden bağımsızca saçlarına gitmişti.
O anda hissettiğim şeyleri daha önce hiç hissetmemiştim.
Dudaklarımı ezmeye ve çekiştirmeye devam ediyordu. Dilini dudaklarımda hissediyordum. Elleri tişörtümden içeriye girmişti. Dokunduğu yerler alev alev yanıyordu.

"7 dakika doldu! Artık çıkın!"
Dudaklarını yavaşça benden ayırdı ve gözlerime baktı. O an resmen kaybolduğumu hissettim.
Gerçeğe döndüğümde odadan nasıl çıkacağımı düşünüyordum. Ben karar verene kadar o çıkıp gitmişti bile. Utancımdan ölmek üzereyken kurtarıcım Sungjae geldi beni almaya.
"Oğlum noldu lan burada? LDNFKDLFÖDÇ bu hal ne lan dağılmışsın."
Haklıydı tabi, dağıtıp gitti beni şerefsiz.

Partinin sonunda Sungjae ile arabaya binip evime doğru gitmeye başladık.
"Bir şey diyeyim mi? Bütün millet senin yerinde olmak için canını verir."
"Neden ki?"
"Ne demek neden? Koskoca Kim Taehyung ile öpüştün lan! Adamın lakabını duydun mu?"
Sungjae duymadığımı belirten bir ifadeyle baktım.
"Adam okulun gay tanrısı. Bütün kızlar ve neredeyse bütün erkekler onun altına girmek için her şeyi yapar ama o kimseye yüz vermiyor. Bu adamı öptün işte sen."

Vay anasını.
Sözleri beynimde yankılandı.
"Sadece bir şey denemek istiyorum. Lütfen bana güven."

O sırada onunla yaşadığım o anları asla unutamayacağımı anladım çünkü nedenlerim vardı.
Bunlardan ilki, bu ilk öpücüğümdü.
İkincisi, bir daha herhangi biriyle böyle bir hissi tekrar yaşamayacağımdan emindim.
Üçüncüsü ise o Kim Taehyung'du.
Ve ben o çilek ve içki tadını şimdiden özlemiştim.

__ __ __ __ __ __

Oylarınızı ve güzel yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.
Sizi seviyorum. 💕

987 kelime.
Yazar: Esma
Düzenleyen: Zeynep

agliophobia ¦ TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin