"İyi Düşün!"

596 45 4
                                    

"Ama yine de bilmeni istediğim şey şu ki: Evet, öpüşmemiz hoşuma gitti. Bunu kafana takman bile saçma aslında,  Nasıl gitmesin ki?"
Taehyung koyu kahve gözleriyle yüzümü inceliyordu. Bir ara dudaklarıma odaklanmıştı. Ardından konuştu:

"Peki ya senin hoşuna gitti mi?"
Bu da sorumu Bay gay tanrısı-

"Hoşuma gitmedi."
Taehyung anlık yüzünü uzaklaştırdı. Ciddiliğimi ölçüyordu.
Ardından hafifçe sırıtıp ekledim:
"Buna bayıldım."

Taehyung kaşlarını kaldırıp söylediklerimin hoşuna gittiğini belli edercesine güldü. Ardından ciddileşip dudaklarıma odaklanmaya devam etti. Ben ise bakışlarını takip ediyordum.
"Sadece öp beni."

Bu cesareti nereden alıyordum bilmiyorum ama cidden yürek yemiş falan olmalıydım. Taehyung burnundan derin bir nefes alarak yüzüme yaklaştı.

Dudaklarımız arasında resmen bir tüy inceliği kadar mesafe olduğuna emindim çünkü yumuşak dudaklarının hissini almıştım. Ama yine de değmiyor gibiydi. Ağzından gelen sıcak nefesi bütün yüzümü okşayıp geçmişti.

O sırada yaklaşan adım seslerini duymuş ve anında uzaklaşıp işimize dönmüştük.
Mi-Ran teyze elinde kutuyla bizi azarlarcasına bir bakış attı.

"Çocuklar, bir saattir şuncacık kitabı dizemediniz mi cidden?"

O sırada ben bıyık altından gülerken Taehyung elini ensesine atmıştı.
"Sohbete dalmışız."

Ardından hızla kitapları dizip depodan çıktım. Az önce olanlar yüzünden hafiften terlemiştim.

Günün sonunda yine kütüphaneyi kapatıp evlerimize doğru yol almaya başlamıştık. Geçen gün de olduğu gibi Taehyung ile yan yana yürüyorduk.
Sessizliği ilk bozan Taehyung olmuştu.

"Sana kahve ısmarlayabilir miyim?"
Bakışlarımı yerden kaldırıp Taehyung'a baktım.
"Kahve mi?"
Taehyung gözlerini büyüttü.
"Çay falan da içebilirsin tabi. Ya da sıcak çikolata. Sen ne istersen."
Taehyung ile bir şeyler içme fikri... Hiç de fena fikir değildi. Bu teklifine evet dedim.

"Bildiğim çok iyi bir kafe var..."

Yaklaşık 5 dakika daha yürümüştük ve o çok sevdiği kafeye varmıştık. İçerisi resmen ev gibi döşenmişti. Yumuşacık görünen koltuklar ve küçük tahta masalar. Duvarda eski çağ tabloları vardı. Bir de kafenin köşesinde küçük bir sahne vardı. Genç bir kız elinde gitarıyla oturmuş, şarkı söylüyordu. Cidden sıcak bir ortamdı.

Taehyung ile iki kişilik bir masaya oturup sipariş vermiştik. Daha doğrusu o vermişti, ben de onun istediğinin aynısını istemiştim.

"Sana sormak istediğim bir şey var Jungkook-ah."
Kısa bir an sessizlik yaşandıktan sonra ilk konuşan o olmuştu.
"Evet, sor lütfen." diyerek karşılık verdim.

"O partiye nasıl geldin? Yani, sadece okuldakiler davetliydi. Sen dışında."
Sorusunu sorduktan sonra ellerini çenesine koymuş bana bakıyordu. Ben de küçükçe gülümseyip ona cevap verdim.

"O ev kuzenimin sevgilisinin eviydi. Kuzenimin ısrarıyla partiye geldim."
Taehyung, cevabım üstüne en samimi gülümsemesini sunmuştu bana.
"Ah, anlıyorum. Kuzenini bir yerlerde görürsem teşekkür etmem gerekecek."

Tam bir şey diyecekken 'Buyurun siparişleriniz.' diyen garsonu farkedince bekledim. İkimiz de garsona teşekkür edip kahvelerimizden birer yudum almıştık. Derin bir iç çekip kaldığım yerden devam ettim.

"Nasıl yani? Neden teşekkür edesin ki?" Sanırım cevabı biliyordum ama yine de ondan duymak istedim.

"Ne demek 'neden?' Onun sayesinde partiye geldin ve ben seni orada öptüm."

agliophobia ¦ TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin