20.Bölüm

327K 12.5K 8.5K
                                    

not : bu kitabın yazarı artık bölüm saati vermemeye yemin etmiştir ajkdafklsdhf ciddi anlamda dün kabus gibiydi, iki bölümü de verdiğim saatte asla atamadım kaldı ki bi bölümü değil saatinde hiç atmadım :( 

nazara mı geldik dersiin dsksgjkdlg keyifli okumalar, seviliyorsunuz.

--

Karşımdaki bilgisayarın ekranını kaplayan beyaz sayfayı yeniden inceledim. Bunu şu son bir saat içerisinde kaçıncı defa tekrar edişimdi bilmiyordum ki bırak yazan yazıları, hangi işaretin hangi yerde olduğunu bile ezberlemiştim. Sanırım bunu bir sonraki tekrar edişimde ciddi anlamda kusacaktım. Tam olarak o raddeye gelmiştim.

Bunlardan şikâyet ediyordum ama yaptığım işte bir pürüz çıkmasından da o kadar tedirgindim ki kusacak olsam bile emin olana kadar çizimleri inceleyebilirdim. Keşke bundan emin olduğum kadar, çizimlerin ne zaman içime sineceğinden de emin olabilseydim. Şu beni kışkırtıp duran pimpirikli tarafımın boğazını sıkıp, sesini kısamıyor muyduk?

Böyle bir yere varamayacağımı fark ettiğimde, "Ay yok," diye söylendim birden bire. O kadar daralmıştım ki sesimdeki bıkkınlık tınısını buram buram hissedebiliyordum. "Yok pürüzmüş, yok eksikmiş. Bana ne be! Yeter valla, çekilecek çile değil."

Çekilecek çile mi değil? dedi iç sesim birden. Beş yüz bin Hande, parayı düşünür müsün? Bak rakamla yazınca daha fazla gözüküyor. 500.000. O para var ya o para, milletin tanımadığı akrabalarını ortaya çıkartıyor kızım öp başına koy.

Akraba lafıyla yüzümü buruşturdum. Çekirdek ailemden memnumdum, diğerleri bana mümkün olduklarınca uzak kalabilirdi. Bizim sülale sülale değil, yılan yuvasıydı mübarek. Yılanlarla mücadele etme vakfı gibiydik ablam ve ben başta olmak üzere.

"Abla," dedim karşımdaki koltukta kucağındaki bebeğini doyurmaya çalışan ablama. "Beni acilen gazlaman gerekiyor."

Bakışları bana çevrildi. "Ne oldu yine?"

Elimi mouseun üzerine getirip, imleci hareket ettirdim ve mail sekmesindeki gönder butonunun üzerine getirdim. "Bir eksik var mı ayağına ekranla o kadar çok bakıştım ki aramızda hafif bir elektriklenme olmadı desem yalan olur," diyerek gözlerimi ekrandan çektim. Saatler sonra yaptığım bu hamle gözlerimin bayram etmesine neden oldu. "Ay valla dünya varmış."

Ablam güldükten sonra Masal'ı yere, oyuncaklarının arasına dikkatle bırakıp bana doğru ilerlemeye başladı. Oturduğum sandalyenin arka kısmına yaklaştığında, elini sırt kısmına yaslayıp ekrana eğildi. Güldüm. "Fazla bakma bağımlılık yapıyor."

Söylediğime takılmadı, yalnızca çizimlerime odaklandı. "Hadi be," dediğinde gözlerindeki ışıltının büyüyüşünü saniye saniye izlemiştim. "Kızım deli dehşet olmuş bunlar, ne pürüzünden bahsediyorsun? Manyak mısın, kafayı yedin iyice."

Bilmişçesine sırıttım. "Götümü kaldırma lütfen. Zaten günlerdir uğraştığım şey yüzünden öyle havalara girdim ki tattoo artisti gibi hissediyorum kendimi." Başımı arkaya yatırıp ablamla göz teması kurdum. "Ne vereyim ablama? İki kilo kol dövmesi, üç kilo baldıra yazı?"

"Serseri," dediğinde dikkatimin dağılmış olmasından faydalandı ve birden hareketlendi. Eli, benim mouseun üzerindeki elime kapanıp, imleci gönder tuşuna getirdi ve hiç beklemeden gönderdi. "Al sana gaz canım, benzinliğinden taze taze."

Sakin kalmak için kaça kadar sayıyorduk? 10 muydu?

Saymaya başladım fakat bir yerden sonra fark ettim ki hissettiğim gerginlik sayıları bile unutturmuştu.

Dövmeci +18 | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin