30.Bölüm P2

267K 12.7K 30.8K
                                    

bölüme geçmeden önce 30.Bölüm P1'e uğrayıp, vote verelim mi? 10 bin olmasına çok azıcık kalmış🤍

çokça seviliyorsunuz, keyifli okumalar.

--

Dişlerimin arasındaki dudaklarıma çektirdiğim eziyet, bir yerden sonra hoşuma gittiğinde onların 'Allah aşkına sal artık' isyanlarına kulak asmadan hafifçe bir kısmı eşelemeye devam ettim. Ufak bir kısmın soyulduğunu fark ettiğimde, etimi çekiştirmeyi kesmek istedim fakat bu o kadar kolay olmamıştı. Dudağımdaki deriyi yeme hastalığına sahiptim maalesef.

Dinçer'le uyumlu bir şekilde attığımız adımlar sayesinde mekânın kapısına yaklaşmıştık ve çok değil birkaç saniye sonra içeriye girip arkadaşlarıyla tanışacaktım. Verdiğim karardan son derece memnun olduğunu elimi sıkı sıkıya tutuşundan ve attığı kararlı adımlardan dahi anlayabiliyordum. Bu beni daha da mutlu etti. Uykuya dalmadan önce kurduklarımın hepsinin de şu saatten itibaren tamamen yalan olduğunu da böylece iyice kavrayabilmiştim.

Elini giriş kapısına attıktan sonra tekrar beni kontrol etme gereği duymuş olacak ki omzunun üzerinden gelişigüzel bir bakış atıp, hafifçe göz kırptıktan sonra açmaya niyetlendiği kapıyı hafifçe ittirerek mekâna giriş yaptı. Açılan şeyin sadece kapı olduğu görüldü ama içimdeki telaşenin bağlı olduğu ipin düğümünden kimse haberdar değildi.

Neden telaşlıydım aslında tam olarak bunu da bilmiyordum. İçeridekilerin tepkisi miydi beni korkutan? Onlar tam olarak kimlerdi ki bizim hakkımızda yapacakları yorumlardan endişe duyacaktım? Ya da ciddi anlamda tutuştuğum tek şey bu muydu? Aklım o kadar karışıktı ki ne düşüncelerimi düzene koyabiliyordum ne de hissettiğim şeylere bir kulp bulabiliyordum.

Bu sebeple kendimi sadece ana bırakarak, sevgilimin elini daha sıkı tuttum. Dinçer beni arkasından içeri çekerek kapıyı kapattı. Sıcak havanın yapış yapış kollarından kurtulup, kendimi klimalı buz gibi ortama sokmak o kadar güzel hissettirmişti ki bunun getirisiyle farkında olmadan rahatlarcasına iç çektim. 40 derecelik havada markete gidip, markete girince o soğukluğu fark ettiğim anlarımdan hiçbir farkım yoktu şu an.

Mekânın parfümsü kokusu girer girmez burnuma dolmuş, arka planda kısık sesle çalan yabancı bir şarkı ve ev dizaynına benzer stili ile buranın pekte yabancısı olmadığımı tekrardan idrak edebilmiştim. Girdiğimiz anda geniş, kare bir koridor bizi karşılıyordu. Duvarlar, asılı olan dövme modelleri ile süslenmiş, hoş bir dekor katmıştı. Kapının yanında ve duvarlara yaslı olan vitrinlerin içerisinde duran heykeller korkutucu gözükse de bu o kadar etkilememişti. Bulunduğumuz koridor bir iki adım ilerimizden sonra bir sağa ve bir de sola olmak üzere iki kanata ayrılıyor, sağ tarafta ana dövme salonu; sol tarafta ise arkasında ne olduğunu bilmediğim birkaç kapı ve Dinçer'in kendi özel odası bulunuyordu. Bir zamanlar temizlikçi lazım mı abi diye buraya başvurma planları yaptığımı hatırlıyordum.

Şimdi de kadere bak, kimler kimlerle beraber.

Dinçer, elimi bırakmadan ilerleyip; bizi sağ tarafa yönlendirdiğinde mekânın boşluğu dikkatimi çekmişti. Aksine şampiyon olduğu duyulduktan sonra bir yığılım olması gerekmiyor muydu? Geçtiğimiz senelerde bu olayın sonunda yaşanan manzara tam olarak buydu çünkü.

Omzumu silktim. Böylesi daha iyiydi. Zaten içeride karşılaşacağım bir avuç topluluk ki bunlar sadece Dinçer'in arkadaşıydı buna rağmen beni geriyordu, bir de sayısı kat be kat daha fazla olan, tanımadığım insanlarla karşılaştırmak bana pek de iyi hissettirmezdi. Aksine bugün kimseyle karşılaşmamayı tercih ederdim. Sonuçta bir yarışma kazanmıştım ve bunu sevgilimle kutlamam gereken bazı konular vardı.

Dövmeci +18 | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin