34.Bölüm

150K 8K 13.6K
                                    

"Dinçer!"

"Bebeğim?"

"Daha hızlı!"

"Yeterince hızlıyım. Daha fazlasını istememelisin bence."

"Harika hissettiriyor." Ve cümlemi desteklemek adına içten gelen dolu bir kahkaha savurmaya çalıştım fakat ağzımı açtığım an oluşan boşluktan içeri giren hava akımı beni susturmaya yetmişti. İçimdeki hareketliliğin üzerine bir yumruk büyüklüğünde havayı da oraya indirmem çok da iyi olmamıştı ancak bu şu an hiç önemli değildi. Odaklı olduğum daha başka şeyler varken en azından. "Bunu yapmakta nasıl bu kadar geç kalabildik?"

"Canının acısı ne durumda?"

"Attığım çığlıklar acıdan değil zevkten sevgilim. Rahatla, iyiyim." Gözlerimi sıkıca yumup tekrar geri açtım. İçerisinde bulunduğum anın hiçbir saniyesini kaçırmak istemiyordum. "Hızlanmama konusunda emin misin?"

"Doyumsuz bir kız kesileceğini bilseydim bunu hiç teklif etmezdim." Bu durumdan inanılmaz zevk alma nedenimi, hızını beğenmediğimi ve bana asla neden yeterli gelmediğini bilmiyordum. Uzun süredir deneyimlemediğim bir şey olmasına yoruyordum sadece. Bir de anı Dinçer'le birlikte yaşıyor olmam da işin ekstra hoşuma giden kısmıydı tabii. Bu şey sabaha kadar süremez miydi? Günlerce bu pozisyonda kalmaya da razıydım üstelik.

"Yavaşladıkça verdiği zevk azalıyor Dinçer ya," diye kendimi acındırdıktan sonra ona bakmaya çalıştım fakat gözlerini yakalayamıyordum. Bu durum hevesimi azaltmıştı desem yalan olmazdı. "N'olur çok azıcık daha!"

"Hande yavaş dediğin hız 130 güzelim 130." Parça parça konuşuyor olsak da ikimizin de söyledikleri birbirimizin kulağına kesik kesik gidiyordu biliyordum. En azından benim için öyleydi. "Yoldaki ufak taşa çarpsak birimizi bir uçta diğerimizi bir uçta bulurlar. Abartmaya gerek yok."

Aman ya. Ölecekti 150'ye çıksa. Hoş, belki gerçekten de ölebilirdi. Tövbe, ağzımdan yel mi alsaydı acaba?

Onu ikna edemeyeceğimi fark ettiğimde kollarımı beline daha sıkı dolayıp motorun üzerindeki zevkime odaklanmaya çalıştım. En son kaç sene önce bile bindiğimi hatırlamıyordum kaldı ki en sevdiğim aktivitelerimden birisiydi motor sürmek. Bu kadar keskin bir şekilde nasıl bu alışkanlığımdan vazgeçtiğimi benim de pek hatırladığım söylenemezdi. Hayatımdaki gelişmeleri takip edemediğim bir süreç içerisinde olmuş olmalıydı.

Yanağımı Dinçer'in sırtına yasladığımda tüm algıları açık olan zihnim birden bana kan basıncımı artıracak, stresimin kat sayısını haf safhaya çıkartacak o gerçeği hatırlattı. Yoldaydık. Evet, burası normaldi. Asıl sorun gittiğimiz yolun sonunda varacağımız durağı hatırladığımda başlıyordu. Bu yol Dinçer'in ailesinin evinin yoluydu. Tam olarak bu kısmı biraz abartabilir miydim acaba? Mesela bayılıp kendimi motordan atsam tahmini olarak bu yemek işini kaç saat erteleyebilirdik?

Annesi tarafından bizzat bu sabah saatleri aranıp evlerine davet aldığımda gençliğimin baharındaydım. Yalnızca birkaç saat içerisinde belki de saçımda onlarca aklar çıkmış, heyecandan dolayı iki üç kere kalp krizi geçirmiştim. Gençliğimin bahar ağaçlarının çiçeklerini dökmesi iki saat falan sürmüştü.

Adın Hande değil, Feriha olmalıymış ya gerçekten.

Susabilir miydi mesela şu an? Bu kadar ciddi stres yapmamı gerektirecek bir durumun içerisindeydim. Yaşamayan yargılar, yaşayan algılardı ve kesinlikle bugünkü mottom bu sözden ibaretti.

Dövmeci +18 | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin