slmm lütfen yorum yapın yorumları okuyunca daha çok yazasım geliyor niye bilmiyorum motive ediyor iyi okumalarrr
"Jisoo yeter artık şu siktiğimin oyununu sessiz oynayın!".
Yine bir perşembe akşamı son güne bıraktığım ve gerçekten hiçbir sik anlamadığım ödevlerimi tüm çabamla yetiştirmeye çalışırken ablamın oyun oynarken sinir krizi geçirdiğini duyuyor, bu yüzden de hiçbir şeye odaklanamıyordum.
Derin bir nefes aldım. Gerçekten aptal odamda saatlerdir yaptığım gibi derin bir nefes alıyor, sırf Taehyung bir bebek olduğumu söylemesin diye kendimi en baştan ona kadar sayıp sakinleştirmeye çalışıyordum ama gerçekten bir işe yaramıyordu.
Jisoo ve Taehyung oyuna kendilerini o kadar kaptırmışlardı ki sürekli bağrınıp duruyor, zaten dağılmaya çok müsait olan dikkatimi siktir edip hayatlarına devam ediyorlardı.
İşte bu yüzden dayanamamış, altımdaki eskimiş gri eşofman altını bile umursamadan ablamların oturduğu yere, yani büyük televizyonun olduğu salona doğru ilerlerken beni umursamayacakları bir şikayet çıkmıştı dudaklarımdan.
Sadece o an eskisi gibi olmadı. Ben sinir krizi geçirme eşiğinde odaya daldığımda Taehyung ilk kez bana doğru dönmüş, eskisi gibi beni umursamamak yerine elindeki joysticki bırakarak koyu renk gözlerini şöyle bir üzerimde gezdirmiş, bu sırada onun dikkat dağınıklığı yüzünden ablamın karakteri ölmüş ve oyun sonlanmıştı.
İşte o zaman pasif agresif tüm hareketlerini şu sikik savaş oyununu oynarken dışarıya atan ablam elindeki joysticki öne doğru fırlatmış ve "Taehyung niye oyuna bakmıyorsun!" diye cırlamıştı.
O sırada Taehyung gözlerini üstümden çekerken hafifçe ablama doğru dönerek "Bir an daldım" diye mırıldanarak siyah tişörtünü düzeltti. Ablam onu umursamadı. Sadece bana dönerken "Ne var Jennie?" diye söylenerek bir oyun yüzünden ağlayacak durumda olmaya devam ediyordu.
"Çok bağırıyorsunuz." diye mırıldandım ben de. Normalde çirkefliğimi konuşturacağım bir durumda olsak da içimden bu gelmiyor gibiydi o an.
"Sen de hep bağırıyorsun..." diye homurdanan Jisoo ayaklandı. Altındaki kareli şort ve siyah gömlekle öne doğru ilerledi ve biraz önce fırlattığı joystickte bir şey var mı kontrol etmek ister gibi üstünü inceledi.
"İçecek bir şeyler istiyor musun Taehyung?".
Yanıma doğru ilerleyen Jisoo bir saniyeliğine arkasını dönüp telefonuna bakan arkadaşına, yani Taehyung'a, bu soruyu yönelttiğinde çocuk sadece kafasını olumlu anlamda salladı ve ablam beni görmezden gelerek salon kapısından ilerledi.
On saniye oluşan sessizlik sonrası ben de en mantıklı şeyin gitmek olduğunu kavramıştım. Hatta belki de yapacağım en mantıklı şeyi yapmalı ve şu sikik ödevleri tamamlamak için kütüphaneye gitmeli, biraz da orada sinir krizi geçirmeliydim.
"Jennie,".
Adımı duymayı beklemediğim sesin sahibi bana seslendiğinde ise tam arkamı dönmüş gitmek üzereydim. Kaşlarım havaya kalkarken Taehyung'ın neden bana seslendiğini fazlasıyla merak ediyordum çünkü son birkaç gündür kendimi rezil ettiğim düşüncesiyle dolup taşmış ve okulda dahi onu görmemezlikten gelerek biraz gururumu toplama kararı vermiştim. Onun da beni görmemezlikten geldiğini hesaba katarsak şu an adımı söylemesi bu yüzden bu denli garibime gitmişti.
Arkama dönerken sorarcasına kalkan tek kaşımla ona bakıyordum ki "Bizi rahatsız etmek için mi sessiz olmamızı söyleyip duruyorsun yoksa gerçekten rahatsız mı oluyorsun?" diye sordu Taehyung.