yorum yaparsanız çok sevinirim 👉🏼👈🏼
Annem ve babam yirmi yıldır evli olmalarına rağmen hala bitmek tükenmek bilmeyen bir aşk yaşıyorlardı. Yeni çıkmaya başlamış liseli bir çift gibiydiler. Babam anneme her hafta çiçek alır, annem babama sürpriz ve özenli sofralar hazırlardı. Birbirlerine o kadar aşk doluydular ki Jisoo ve ben bundan bıkmıştık.
Sürekli hediyeleşiyor olmaları bir yana, habire bir yerlere tatile giderlerdi. Şarap tadımına ya da kaplıcaya gitmek gibi aptalca, yaşlılara uygun zevkleri vardı ve tam da bu yüzden sürekli bir yerlere gittiklerinden Jisoo ve ben haftasonunu yalnız geçirirdik.
O haftasonu da annem ve babam şehir dışındaki bir tatil köyüne biraz kafa dinlemeye gitmişlerdi. Zaten sürekli kafa dinleyen bir ikili olduklarından bunu neden ayrı bir etkinlik haline getirdiklerini anlayamıyor olsam da işime geliyordu. Her ne kadar evimde aptal Jisoo izin vermediğinden parti veremesem de bizim kızları çağırmama bir şey demiyordu.
O cumartesi de Rose ve Lisa'yı bize çağırmış, mutfakta internetten bulduğumuz San Sebastian tarifini yapmakla uğraşıyorduk. Daha doğrusu sadece karar vermiş, çırpıcıyı falan çıkartmıştık.
San Sebastian yapma çabamızın nedeni denediğimiz çikolatalı kurabiyeleri yakmış olmamazdı. Sohbet etmeye dalmış, kurabiyeleri unutup kömür karası olmasını sağlamıştık. Rose hala kurabiyelerin o kadar kötü olmadığını savunurken gülmeden edemiyordum.
"Bence yenilebilir.".
Eline aldığı kurabiyeye sanki aydan düşen bir göktaşı edasıyla bakarken "Bırak onu." dedim çünkü yerse ölebileceğinden korkuyordum.
Rose söylediğimi yapıp aynı Lisa gibi yanıma geldiğinde telefonumdaki tarife bakıyordum.
O sırada içeri giren Taehyung ben hiç yadırgamasam da kızların dikkatini çekmişti. Gri bir eşofman altı üstüne siyah bir sweatshirt giymiş Taehyung'u o kadar çok görüyordum ki mutfağımda olmasını garip bulmuyordum. Muhtemelen evsiz olduğundan sürekli bizim evdeydi ve ben artık onu görmesem şaşıracak duruma gelmiştim.
Lisa ve Rose Taehyung'ın gelmesiyle duruşlarını dahi değiştirirken ben sadece tarifi okumaya devam ettim "San Sebastian için krem peynir ve labne peyniri...".
"Jennie, bir tane bardak verir misin?".
Bardakların olduğu rafın önünde durduğumdan bana yönelttiği soruyla biraz geri çekildim. Beyaz dolabı açıp Taehyung'a büyük bir bardak uzattıktan sonra okumaya devam ettim. "Rose dolaptan krem peyniri ve dört tane yumurta verir misin?".
Rose su sebiline doğru ilerleyen Taehyung'ı izlemeyi bırakarak dolaba doğru ilerledi. Gri iki kapaklı dolabın içinden çıkan yumurta ve krem peyniri aldığımda direkt yumurtaları tarife göre kıracaktım ki "Malzemelerin oda sıcaklığında olmalı." diyen Taehyung'la duraksadım.
Suyu içerken kalçasını hafifçe sebile yaslamış bize doğru bakıyordu. Söylediği doğru muydu hiçbir fikrim yoktu ama ona hala sinirliydim. Benim Jisoo'nun küçük kardeşi olduğumu ve bana bakıcılık yaptığını söylemişti. Bu sinirimi bozuyordu. Benden alt tarafı iki yaş büyüktü, kendini ne sanıyordu ki?
"Aşçılık okuluna mı gidiyorsun?".
Terslenmemle Taehyung sadece omuz silkti. Yaslandığı yerden doğrulurken bardağı masanın üzerine koydu ve "Sen bilirsin." dedi umursamaz bir şekilde mutfaktan çıkmadan önce.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
rare || taennie.
Fiksi PenggemarJennie, Taehyung'un en yakın arkadaşının kızkardeşiydi.