yorumları okurken çok eğleniyorum sadece söyleyeyim dedim 👉🏼👈🏼
Kim Taehyung'la yiyeceğim yemek konusunda düşüncelerim farklıydı.
Onunla bovling salonunun üst katına çıktığımızda yuvarlak masalardan birine oturmuştuk. Demir sandalyenin ne kadar rahatsız olduğunu düşünürken Taehyung bana bir kere bile bakmıyor, telefonundan salak bir oyun oynuyordu.
Kendimi küçükken büyükbabam tarafından hamburgere getirilmiş gibi hissettim. Tek fark karşımdaki çocuğun on dokuz yaşında ve yakışıklı olmasıydı. Tabii bir de sudoku çözmüyor, aptalca bir savaş oyunu oynuyordu.
Beni görmezden geliyordu. Sinir olduğum ne varsa Kim Taehyung bunu yapmaktan çekinmiyordu.
Derin bir nefes verdim. Önümdeki patateslerden birini ağzıma tıkıştırdıktan sonra "Taehyung." dedim dikkatini çekmek için. Kafasını hafifçe kaldırarak bana baktı.
Biçimli kaşlarından biri havaya kalkmışken bir bıkkın nefes daha çıktı parlatıcı sürmüş olduğum dudaklarımın arasından.
"Bak özür dilerim." dedim omuzlarımı düşürerek. Benden bunu beklemediğine çok emindim. Hoş, ben de böyle bir şey beklemiyordum.
Kaşları havalanmış, şaşkın ifadesiyle bana bakıyordu. "Saçmaladım." dedim dostça bir tavırla ona yaklaşırken "Ve abarttım.".
Ne saçmaladığımı ne de abarttığımı düşünüyordum fakat Taehyung'ın bunu bilmesine gerek yoktu. Ona böyle tacizci bir sapık gibi yaklaşırsam istediğim kıvama gelmeyeceğini biliyordum. Benden kaçmak için yer arıyordu, evimizden çıkmayan çocuk evimize gelmiyordu.
"Her şeye baştan başlayalım." dedim ona elimi uzatırken. Bunu yapmadan önce elimi kenardaki peçeteyle kabaca temizlemiştim. Normalde asla flörtleşmek istediğim bir çocuğun yanında böyle bir hareket yapmazdım ama Taehyung'ın samimiyetime güvenmesini istiyordum.
Bana sorgularcasına bakıyordu. Sanki cinayet işlemişim de üstümden atmaya çalışıyormuşum gibi bir güvensizlik bahşetmiş olmamı garipsemedim. "Dediğin gibi olsun," dedim daha sonra yarım saat öncesinin aksine "Sen ablamın sinir bozucu arkadaşı ol, ben de senin yakın arkadaşının mızmız kardeşi.".
"Ne çıkarın var Jennie?" dedi düz bir sesle elime bakarken. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Beni düşündüğümden iyi tanıyordu demek ki.
"Belki de benden iğreniyormuş gibi bakıyor olmandan rahatsız olmuşumdur ve buna bir sonra vermek istiyorumdur." dedim samimi bir sesle. İçimden cümleyi tabii o gece tezgahın önünde beni öperken hiç de öyle görünmüyordun diyerek tamamlasam bile dışımdan sadece gülümsemiştim.
"Senden iğrenmiyorum, öyle hissettirdiysem özür dilerim." dedi Taehyung bana bakarak. Sonra ise yemi yedi ve uzattığım eli sıktı.
Yüzüne arkadaşça bir gülümseme yerleştirdiğinde ah, dedim kendi kendime Kim Taehyung amma safsın. Gerçekten de bir saat önce dediklerime rağmen bana inanıyor musun?
"Anlaştık o zaman." dedim el sıkışmamız bittiğinde. Yüzüme sevimli bir gülümseme koymuştum ve benim nasıl bir şeytan olduğumu en iyi şekilde bilen annem bile bu gülümsemeye kanardı.
"Anlaştık." dedi benim aksime gayet sakin bir sesle. Onun için bunun pek bir önemi olmadığını biliyordum. Taehyung'ın umrunda olmadığımı da farkındaydım. Sadece yapmasaydım iyi olurdu diyor ama çok da önemsemiyordu. Oysa ki ben gece gündüz bana davranma şeklini ona nasıl ödetirim diye düşünüyordum.
Yemeğin geri kalanı sakin geçmişti. Taehyung aptal oyununu oynamaya devam etmişti. Ben de yemeğimi yerken onu seyrettim. Oyunu oynarken küçük bir çocuk gibi sinirleniyor, kaşlarını çatıyor, pembe dudaklarını büzüyor ve minik küfürler mırıldanıyordu.