32.Bölüm

436 32 11
                                    

Saat 9'da Profesör Remus'un cezası için koridora çıktım. Etraf bu gece biraz korkutucuydu. Bi yerden su damlama sesi geliyordu. Sessiz sessiz yürürken birine çarptım.
Angelina : Ahhh!
Remus : Angelina. Geliyorsun ha?
Angelina : Evet Profesör geliyordum ki size çarptım.
Remus : O halde beni takip edin.
Dışarı çıktık. Karanlık Ormana giden yola girdik.
Remus : Bi taş arıyoruz. Sihirli bir taş. Zümrüt Yeşili ve parlak geve karanlıkta parlar.
Angelina : Şey..... Yüzüğü ne zaman geri alabilirim.
Profesör Remus yüzüme ciddi ciddi baktı. Vermeyecek diye korkudan yutkundum.
Remus : Ona ben karar veririm. Umarım hasta değilsiniz değil mi? Yine sizi bi ağacın altında baş ucunda taş ve baygın sizi bulmak istemeyiz.
Angelina : Hayır iyiyim. Gidelim.
Remus : Ben sağa siz sola.
Başımla onayladım. Ve ormana ilerledim. Etraf sessiz sakindi. Bu ormanın nesi tehlikeli hala anlamamıştım. Bazı ağaçlar yosun tutmuştu. Bazıları devrilmiş, bazıları ise kurumuştu. Asam her an saldırmaya hazır olması için elimdeydi. Rüzgar korkunç derecede fazlaydı. Yakınlarda küçük bir göl vardı. Belki orada bulurdum taşı. Uzun bi süre yürüdüm. Ve küçük gölü buldum. Etraf karanlıktı. Yavaş yavaş ilerledim. Göl kenarına baktım. Ama yoktu. Taşın büyüklüğünü keşke sorsaydım. Gölün Bi kısmı kayalıktı. Bende oraya gittim. Kayaların üzerinden atlarken çalıların arkasından bi hışırtı sesi geldi. Arkama dönecekken ayağım kaydı. Ve suya düştüm. Suda gözümü açınca taşı gördüm. Suyun içindeydi. Suyun yüzeyine çıktım. Derin bi nefes alıp geri daldım. Taşa doğru yüzdüm. Nefesim yeterdi. Taşı çektim. Ama bu bi kolyeydi. Kolyeyi boynuma taktım. Geri çıkacakken kolye beni aşağı çekti. Geri ve dibe battım. Suyun yüzeyinde bi karaltı vardı. Karaltı bana yaklaştı. Profesör Remus'tu nefesim tükeniyordu. Profesör Remus boynumda kolyeyi görünce onu çekip çıkarmaya çalıştı ama çıkmadı. Artık dayanamıyordum. Ağzımı açmak zorundaydım. Ve sonunda açtım. Açmamla Profesör Remus dudağıma yapıştı. Kendi nefesinin bi kısmını verdi. Boynumdakini çekip kopardı. Ayağım taşların arasına sıkıştı. Beni yukarı çekince ayağıma acı saplandı. Yeniden bana doğru yüzüp kayaları ayağımın üstünden çekti. Beni kendine yapıştırıp yukarı çıktı. Suyun yüzeyine çıkınca derin bi nefes aldım. Cigerlerim yanıyordu. Kıyıya yüzüp beni suyun vurduğu kuma yatırdı. Kendini de kuma bıraktı. Uzun süre konuşmadan sadece nefes alıp verdik. Sonunda sakinleştim.
Remus : Ayağın..... Ayağın iyi mi?
Angelina : Emin değilim. Galiba kırıldı.
Profesör Remus doğrulup ayağımdaki ayakkabıyı çıkardı. Bende oturdum. Bileğimden suyla karışık kan akıyordu.
Remus : Kolyeyi neden boynuna taktın.
Angelina : Bilmiyorum. Tam çıkacakken beni geri çekti. Kolye lanetli galiba.
Remus : Hayır. Bu bi hortkuluk.
Angelina : Hortkuluk mu? Neden baştan söylemediniz?
Remus : Sizi korkutmak istemedim.
Angelina : Ben zaten Hortkuluk taşıyordum. O yüzük bi hortkuluktu.
Remus : O halde size onu geri verebilirim.
Profesör cebinden yüzüğü çıkarıp verdi.
Remus : Ve sanırım bunuda siz hak ediyorsunuz.
Kolyeyi bana uzattı. Bende boynuma taktım.
Remus : Gidelim.
Angelina : Yürüyebileceğimi sanmıyorum.
Remus : Ben sizi taşırım.
Profesör beni kucağına aldı. Ormanda uzun bi yol gittik. Şafak vakti şatoya döndük. Beni Promfrey'e götürdü. Bileğimi sardılar. Promfrey bana yatmamı söylese bile ben odama döndüm. Üstüme kuru kıyafetler ve cübbemi giydim. Kendimi yatağa attım. Kapım çalındı.
Angelina : Gel!
Babam odaya daldı.
Snape : O yüzüğü derhal bana veriyorsun.
Angelina : Asla!
Snape : Vereceksin dedim.
Babam bana yaklaştı. Elimi tutunca hemen parmağımdan yüzüğü çıkarıp avucuma koydum.
Snape : Derhal onu bana ver!
Angelina : Asla! O benim! Onun içinde Hortkuluk var. Onu yok etmek benim işim.
Babam üstüme çıktı. Hareket edemedim. Ayağımı oynattıkca acıyordu.
Snape : Ver dedim sana!
Angelina : Hayır!
Babam artık elimi açmam için bileğimi sıkıyordu. Bende zorla açmadım. Boynundaki kolyeyi fark etti. Onu çekip aldı.
Snape : Peki bu ne işe yarıyor?
Angelina : O da bi Hortkuluk.
Snape : Peki.
Onu geri masama bıraktı. Ben tam kaçacakken yeniden üstüme çıktı. Başımı duvara çarptım. Karnıma büyük baskı uyguladı. Dizini koydu, bastırdı ve çekmedi.
Snape : Verecek misin!?
Angelina : Aslaaaa!
Daha fazla bastırdı. İnlemeye başladım. Bu defa belinden bi hançer çıkardı.
Snape : Eğer ki onu bana vermezsen bunu sana batırırım.
Angelina : HADİ yapsana! Batırsana! Öldürsene kendi öz kızını! Hadi! Yap! Öldür!
Babam aniden hançeri karnıma sapladı. Ama avcumu açmadım. Hançeri geri çekince yüzüme baktı. Eli titreyip hançeri yere attı. Boşta olan elimi hançerin kestiği yere götürdüm. Elim kan oldu. Babam hala şoktaydı.
Snape : A-a-a-angelina?
Angelina : B-baba.
Hızla üzerimden fırladı. Yere düşen asamı aldı. Kesiğin kapanması ve kanın geri gelmesini sağladı. Daha sonra bi şey demeden çıktı. O geri gelmeden Umbridge odaya daldı.
Umbridge : Angelina? Vay vay vay. Sizi bu halde görmek kötü.
Bana doğru ilerledi. Elini kesiğe attı.
Umbridge : Acıyor mu? Seni bu hale getiren kim?
Cevap vermedim.
Umbridge : Belki de o kişinin ceza almasını sağlayabilirim. Ama seninde bana bir şey vermen gerekli.
Gözü masadaki kolyedeydi. Hızla kolumu uzatıp kolyeyi aldım. Yüzükle beraber avucumda tuttum.
Umbridge :Anladım. O halde acılarının son bulmasını istediğin zaman odama gel. Her zaman seni bekliyor olacağım.
Odadan çıktı. Elimi kesiğe götürüp ayağa kalktım. Acımasına rağmen dolabıma ilerledim. Dolabın yanındaki tahtayı kaldırdım. Kolye ve yüzüğü tahtanın altındaki siyah bez torbanın içine attım. Bu torba kaybetmek istemediğim şeyler içindi. Torbayı yerleştirip üstüne tahtayı kapattım. Promfrey'e gitmem gerekiyordu ama gidersem nasıl olduğu sorulacaktı. En iyisi Dumbledore'du. Ne de olsa babamla aramızda olan şeyleri bilen tek kişiydi. Üstüme cübbemi giyip odamdan çıktım. Zindanlardan yukarı tırmandım. Uzun bi koridorun sonunda Dumbledore'un ofisine vardım. Şifreyi söyleyip yukarı çıktım. İçeriden sesler geliyordu.
Umbridge : Angelina Snape'i az önce bıçaklanmış şekilde odasında buldum. Bu kişi kim bulunmasını istiyorum.
Soluğumu tuttum. Babam hapse atılırsa hiç iyi olmazdı.
Dumbledore : Bu konu hakkında daha sonra ilgineceğim. Siz odanıza dönebilirsiniz.
Umbridge : Ama bu okulda bi katil var. Eğer ki başka öğrencilerin ölmesini istemiyorsanız......
Dumbledore : Gerekli tüm önlemleri alacağım Profesör Umbridge.
Kapının arkasına geçtim. Umbridge sinirle arkasına bile bakmadan gitti. Başımı kapının arkasından içeri uzattım.
Dumbledore : Geleceğini tahmin etmiştim Angelina. Gel içeride sana bir bakalım.
Hafif topallayarak içeri geçtim.
Dumbledore : Şuraya uzanın lütfen.
Masasının karşısındaki koltuğa uzandım. Dumbledore asasını alıp kestiğin üstünde gezdirdi. Yavaş yavaş acım dindi.
Dumbledore : Ne olduğunu anlatmak ister misin?
Ona olanları kısaca anlattım.
Dumbledore : Evet. Sende bi hortkuluk olduğu için sana böyle davranması normal. Sayısı 2'ye çıkınca içindeki hırs büyümüş olmalı.
Angelina : Peki ben Hortkuluk'u yok ettikten sonra taş çalışırsa onu babama verebilir miyim?
Dumbledore : İstersen sana 3 kardeşler hikayesini anlatabilirim. Böylece neden bunu yapmaman gerektiğini anlarsın.

Çok özür dilerim. Dün biraz yoğundum bu yüzden bölüm atmayı unutmuşum. Bi sonraki bölümü bugün atarım.

Severus Snape'in Kızı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin