37.Bölüm

413 28 1
                                    

2 hafta sonra saat 7'de uyandık. Uzun bi yolculuk sonunda okula vardık. Okulun dışı aynı kalmıştı. Ama içeri girdiğimde şok oldum. Duvarlar pek çok çerçeveli kurallarla doluydu. Çoğu saçmaydı ve aşırı kısıtlayıcıydı.
Angelina : Bunlar ne?
Snape : Umbridge  geçici olarak bakanlık tarafından okula müdür olarak atandı. Bunlarda öğrencilerin uyması gereken kurallar. Önce odama gidelim.
Umbridge : Hoş geldin Angelina. Odamda bi çay içmeye ne dersin? Sizin için sorun olmaz değil mi Profesör?
Angelina : B-ben daha yeni geldim. Yani odama dönmem gerekiyor ve duvarda okuduğum bi kurala göre ders vaktinde derste olmam gerekiyor. Ders 5 dakika sonra başlıyor.
Umbridge : Kuralları ben koyduğumda göre ben bozabilirim. Buyurun odama geçelim.
Babam belli etmeden fısıldadı.
Snape : Onunla git ve sonra odama gel. Sana bisey yapmasına izin verme. Sana veritaserum verecek. Onu ben yaptım. Güvenle iç ve düzgün bi yalan bul.
Snape : Ah! Tabiki sorun yok müdüre hanım. Hadi geç Angelina.
Umbridge : Beni izle.
Yavaş yavaş odasına doğru ilerledik. Bi yandan etrafı inceledim.
Umbridge : Okul artık eskisi gibi değil. Çok şey değişti Angelina. Çok şey. Mesela Patron artık benim Dumbledore değil.
Angelina : Profesör Dumbledore'a noldu?
Umbridge : Dumbledore'un ordusu diye saçma bi grup kurulmuş. Amacı bakanlığı ele geçirmekmiş. Bunu bulduk ve tam Dumbledore yakalanmışken.
Arkasına dönüp yumruğu avucuna vurdu.
Umbridge : Kaçtı.
Biraz tırstım.
Umbridge : Sence sana verilen 2 hafta uzaklaştırma cezası yeter mi? Bence değil. Buyrun geçin.
Odasına geldik. Her taraf kedi resimli tabaklarla doluydu. Sandalyerden birine geçtim.
Umbridge : Ne içersin?
Angelina : Susamış değilim.
Umbridge : Seç bi tanesini çay kahve su limonata veya........ Şarap?
Önüme 5 bardak geldi. Birinde çay, birinde kahve, birinde su, birinde limonata ve birinde şarap vardı.
Umbridge : Seç bakalım. Dur yardım edeyim. Susamadın değil mi? Su gitti.
Su yok oldu.
Umbridge : Çay çok sıcaktır şimdi kahvede öyle.
İkisi silindi.
Umbridge : Bu havada limonata olmaz.
O da gitti.
Umbridge : Geriye kalır...... Şarap! İçerebilirsin.
Angelina : Şuan sarhoş olamam zaten derslerde geriyim su yeterli olur.
Umbridge : O elendi. İç şu şarabı artık!
Angelina : P-peki.
Şarabı elime alıp ağzıma götürdüm. Minik bir yudum aldım.
Umbridge : Biraz daha iç.
Umbridge bardağın altını kaldırdı.
Umbridge : Ve biraz daha.
Umbridge tüm bardağı ağzıma döktü. (Allah Belanı versin Umbridge - yazar)
Umbridge : Şimdi bu kağıdı ve kalemimi al.
Omzuma yara açan kalemi verdi.
Angelina : Ne yazayım?
Umbridge : Önce soruma cevap ver. Kannagi hakkında ne biliyorsun?
Angelina : Bi efsane olduğunu duydum.
Umbridge : Eee başka?
Angelina : Bu kadar. Küçükken bana efsane veya masal okuyan olmadı.
Umbridge : Yaz! Kannagi!
Derin bir soluk aldım. Ve kağıda yazdım. Kannagi. Omzum acımaya başladı. Umbridge omzumu yırtarak açtı.
Umbridge : Soru 2. Hortkuluk hakkında ne biliyorsun?
Angelina : Ben........ Bilmiyorum.
Umbridge : İmkansız. Yaz! Hortkuluk!
Yazdım. Omzumun başka Bi yerine acı girdi. Hatta sırtım yazı dolu diyebilirim.
Umbridge : Soru 3! Bu okuldaki canavarın ortaya çıktığı gece nerdeydin?!
Angelina : Profesör Snape ileydim. Cezam vardı.
Umbridge : Yaz! Canavar!
Yazdım. Sırtımdan kan aktığını hissediyordum.
Umbridge : Nasılsın? Acı çekmek güzel mi?
Angelina : Alıştım artık.
Umbridge : Yaz! Acı! Ama bunu kağıda değil. Aklına yaz.
Umbridge elini elimin üstüne koydu ve kağıdı karalamaya başladı. Sırtım parçalanıyordu. Acıdan çığlık çığlığa bağırıyordum. Elimi kalemden çekemedim. Büyülü gibiydi. Tüm kağıt siyah olunca Umbridge elini çekti.
Umbridge : Kazıdın mı?
Angelina : E-e-evet.
Umbridge : Güzel o zaman size iyi günler.
Kendimi zorla dışarı attım. Ders saati geldiği için kimse yoktu. Duvara sürüne sürüne babamın odasına indim. Babam derste olmalıydı çünkü odası boştu. Kendimi sırt üstü koltuğa bıraktım. Sırtımı hissetmiyordum. Anlaşılan paramparçaydı. Sırtımdan çeşme gibi kan akıyordu. Kusacak gibiydim. Sakinleşmeye çalıştım ama olmadı. Yarım saat sonra babam geldi.
Snape : Angelina! Neler oldu anlat bakalım.
Angelina : S-s-s-sırtımı p-p-parçaladı.
Snape : Ne?!
Babam hızla üstümdekini çıkardı.
Snape : Yok artık....... Offff... Bu fena. Dur bakayım.
Babam sırtıma dokunur dokunmaz acıyla çığlığı bastım.
Snape : Ne deri var ne et. Bekle banyoya taşıyalım seni.
Beni kucağına aldı. Banyoya sokup suyun kenarına bıraktı.
Snape : Canın biraz yanacak. Seni bayıltmamı ister misin?
Angelina : H-h-hayır g-gerek y-y-yok.
Snape : Peki suya sokucam tutmayan parçalar gitsin diye.
Kendi suya girdi. Beni sırt üstü kollarına geçirdi. Sudan biraz uzaklaştı.
Snape : Hazır mısın?
Angelina : E-evet.
Artık acım dayanılmazdı.
Snape : O zaman 3...2..1.
Beni suya indirdi. Kafamı dışarı çıkardı. Altıma geçti. Etrafa kırmızı renkli kan yayılıyordu(yok mavi yayılacak - yazar). Suda rahatladım. Kollarımı babamın boynuna dolayabildim.
Snape : Sırtına dokunup temizleyeceğim.
Babam parça parça sırtıma dokundu. Acı saplanıyordu daha sonra sudaki kanlarla gidiyordu. Neredeyse tüm sırtıma dokundu. Sonunda temizlendi. Artık sadece kan akıyordu. Sudan çıkıp kurulandı. Başka bi havluyu önünde tuttu.
Snape : Gel bakalım.
Yavaş yavaş çıktım. Babam beni havluya sardı. Yavaş adımlarla geri yatağa götürdü. Yatağa sırt üstü yatırdı. Hemen kendi masasının başına geçti. Yarım saat iksir yaptı. Bu sırada bense Umbridge ile olan kabusumu gördüm. Umbridge beni cezalandırmak için bi odaya hapsediyordu ve odamı karıştırmaya gidince Kannagi'yi buluyordu. Zıplayarak uyandım. Babam korktu.
Snape : İyi misin?
Angelina : Ahhhh! S-s-sayılır.
Kendimi sakinleştirdim. Babam sırtımdaki havluyu çıkarmıştı. Kanların çoğunu silmişti.
Snape : İksir neredeyse hazır. Her gün sırrına döküp, sarıcaz.
İnleyerek yatmaya devam ettim.
Snape : Hazır. Hadi sırtını tedaviye başlayalım.
Yanıma geldi. İksiri baş ucuma koydu.
Snape : Önce döküp yayıcam. Sen daha sonra oturacaksın.
Babam sıcak iksirin birazını sırtıma döktü. İnlemekten başka bir şey yapamadım. Hareket edersem canım yanar gibiydi. İksiri yaydı.
Snape : Otur saralım.
Oturdum. Belime ve omzuma tamamen sargı ile kapladı. Sıkıca bağlayıp geri üstüme temiz bir şeyler giydirdi. Belime siyah bi kuşak bağladı.
Angelina : B-bu ne i-için?
Snape : Sıkıca tutar diye. Oldu. Aç mısın?
Angelina : E-evet.
Sırtım hala yandığı için kekeliyordum.
Snape : Hadi yemeğe in sen.
Yavaş yavaş yemeğe indim. Yemek salonuna girince en büyük şoku yaşadım. Ortada 3 masa vardı. Slytherinler bi yerde toplanmıştı. Aralarında çok az başka sınıflar vardı.
Cedric : Angelina dönmüşsün.
Cedric arkamda belirdi. Belimden bana sarıldı.
Angelina : Dur dur! Sırtım paramparça!
Cedric : Ne?
Ona kısaca anlattım.
Cedric : Lanet kadın. Bu oturma düzenini o buldu. Şu altın masalara Safkanlar.
Altın masada Weasleyler, Ellie ve Luna vardı.
Cedric : Şu gümüş masaya melezler.
Harry orada tek başına yemek yiyordu.
Cedric : Tahta olana muggledoğumlular geçiyor. Ne kadar saçma.
Angelina : Bu delilik!
Cedric : Her neyse. Bu kadın her an bizi dinleyebilir. Ben bizimkilerin yanına gideyim.
Angelina : Görüşürüz.
Cedric : Görüşürüz.
Bende Harry'nin yanına gittim.
Angelina : Selam Harry.
Harry : Angelina? Dönmüşsün selam. Sonunda biri geldi!
Angelina : Bu oturma düzeni gerçekten saçma. Ah!
Masaya otururken sırtım acıdı.
Harry : Iyi misin?
Olanları ona kısaca anlattım.
Harry : Lanet karı! İstersen yemekten sonra bahçede dizime yatabilirsin. Bahçelerde ona göre düzenlendi. Orta bahçe Safkanlara, sağ bahçe melezlere, sol bahçe muggledoğumlulara verildi. Herkes aynı kan taşıdığı kişiyle takılmak zorunda.
Angelina : Hortkuluk meselesini.....
Harry : Şşşş! Bahçede Konuşuruz.
Anlaşılan Umbridge ile cezaevi oyunu oynayacaktık.

Severus Snape'in Kızı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin