İkinci Bölüm

1.3K 55 16
                                    

İdam sehpasına gider gibi oturma düzeninde bana ayrılan sıraya giderken bir yandan da bildiğim tüm duaları okuyordum. Biyolojimin zaten yeteri kadar kötü olması yetmezmiş gibi bir de üstüne sınav tarihlerini karıştırdığımdan çalışamamıştım bile. Sadece gece Melih bana acımıştı da geçen yıl hocanın onlara sorduğu önemli bir iki yerin üstünden geçmişti.

Sıraya oturduğumda yanımdaki dokuzuncu sınıf henüz gelmemişti. Teneffüsün bitmesine de üç dakika kalmıştı. Sınıfa şöyle bir göz attım. Bizim sınıftan sadece Dilan diye bir kız vardı. Şu ana kadar toplasan iki kere falan iletişim kurmuşuzdur. O yüzden o kadar da önemli değildi. Bizim servisteki geri zekalı dokuzlardan da iki kişi vardı. Onları takmadım. Diğer on birler pek takıldığım tipler değildi. Sadece D sınıfından arada halı saha yaptığımız Ayhan'a başımla selam verip tekrar önüme döndüm.

Bir dakika kala hoca içeri girdi. Şu dünyada her şeyden daha çok nefret ettiğim coğrafya hocası gözetmendi ve duygularımızın karşılıklı olduğunu her seferinde belli ediyordu ki bu bence çok da etik bir davranış değil. Öğretmenler öğrencilerinden nefret edemez demiyorum sadece bunu bu kadar belli etmelerinin doğru olmadığını düşünüyorum.

"Listedeki düzene göre oturdunuz değil mi?"

Birkaç kişi onaylayan mırıltılar çıkardı. Ama bu Göksel hocayı ikna etmediğinden listeyi kapıdan söküp kendisinin kontrol edeceğini söyledi. Tek tek isimleri okuyup göz ucuyla bakarken bana gelince yüzünü buruşturup "Melik de buradaymış," dedi. Görüyorsunuz. Hiç etik değil. Sonra yanıma bakıp "Yanında da Barkın var," diyerek güldü. Boş sıraya baktım. Buna gülmesi hiç hayırlı gelmiyordu.

O sırada içeri yaklaşık benim boylarımda bir oğlan girdi. Okul formasının üstüne kot ceket giymişti ki hoş duruyordu. Bana hiç yakışmıyor kot ceket. Ama en dikkat çekici nokta saçlarıydı. Hayatımda gördüğüm en kabarık ve karışık duran saçlara sahipti. Kapıda asılı olması gereken listenin boşluğuna göz atıp hocaya döndü. "Liste niye yerinde değil?" diye sordu. Göksel hoca "Melik'in yanına geç," diye söylendi. Demek ki Barkın buydu.

"Melik kim nereden bileyim ben?"

Sert çıkan ses tonuyla sorduğu agresif sorusu karşısında keyiflendim. Ben hocalara karşı böyle bir tavır sergileyemezdim ama başkası yapınca hoşuma gidiyor. Çocuğa içimden aferin koçum dedim. Göksel hoca "Tonuna dikkat et!" diye uyardı ama çocuk hiç de takmış gibi durmuyordu. Oğlanın hala ifadesiz bir şekilde suratına baktığını görünce eliyle benim sıramı işaret etti. Sonra çocuk, Barkın, bakışlarını bana çevirdi.

Az önce saçlarıyla ilgili söylediğim şeyleri unutun. En dikkat çekici yanı kesinlikle saçları değildi. Çünkü hayatımda gördüğüm en koyu renk gözlere sahipti. Bana baktığı o anı nasıl tarif edebilirim bilmiyorum ama uzun bir besmele çektim. Korkmuş değildim ama sanki doğru olan buymuş gibi hissetmiştim. Besmele çekmek.

Sonra gelip yanıma oturdu. O sırada zil çaldı. Coğrafyacı "Evet," diye ikinci e harfini uzatarak masanın üzerindeki kağıtları eline aldı. Sınav kağıtları başından beri masanın üstünde mi duruyordu? Bilsem o gelmeden bir göz atardım. Yalan, atamazdım. Yanımdaki çocuğun varlığı beni biraz rahatsız etmeye başlamıştı. Neden bilmiyorum. Benden yapılı değildi ama zaten ben de yapılı değildim. Gerçi benim boyutlarımda olması da bir sorun teşkil ediyordu biraz. Benden küçük sonuçta. Bu yeni nesil neden bu kadar hormonluysa.

Göksel hoca, sıraların arasında gezip kağıtları dağıtırken bizim önümüze geldiğinde kaşlarını çatıp "Gözüm üzerinizde," dedi. Gerçekten sorunlu biri. Yanımdaki kara gözlüyü bilmiyorum ama problem çıkaran bir öğrenci falan da değildim sonuçta. Göz devirmemek için kendimi zor tutarak kağıdımı önüme çektim. Kağıda şöyle bir göz attım ama çok da yapabilecek gibi hissetmiyordum. Çözdükçe açılırım belki diye düşünerek kalemimi alıp adımı soyadımı yazarak başladım.

Sinir sisteminde destek hücreleri ile ilgili soruya küfrederken yanımdaki çocuğun bacaklarını aralayıp tek bacağını benimkine dayamasıyla bir an duraksadım. Şu an bir sebebi olmaksızın sadece daha rahat olduğu için mi böyle oturuyor, toplum içinde nasıl oturmasını bilmeyen bir görgüsüz mü, bunu taciz olarak değerlendirmeli miyim diye düşünmeye başladım. Çünkü bilemiyorum ben tanımadığım birinin yanına oturunca fark etmeden anlık temas kurunca bir anda apar topar kendimi geri çekiyorum tuhaf bir durum olmasın diye ama Barkın saniyelerdir aynı şekilde olduğundan bunu takmıyordu belli ki.

Göz ucuyla çocuğa baktığımda büyük bir dikkatle iç bacağına baktığını fark ettim. Bir insanın pantolonuna bu kadar dikkatini vermesi gereken ne olabilir diye düşündüğümden ben de bakışlarımı bacağıma hala bitişik duran bacağına çevirdim. Lacivert keten kumaş normal bir şekilde duruyordu. Bir leke falan da yoktu görünürde ancak Barkın hala dikkatle bakıyordu. Ardından başını kağıda çevirip bir şeyler yazmaya başladı. Bu durumdan bir işkillendim. Yani düşünmek için pantolonuna bakma ihtiyacı duyması bir garip geldi. O yüzden tekrar dikkatimi çocuğun pantolonuna verdim. Biraz daha dikkatli bakınca da olayın farkına vardım zaten, pantolonun üstüne kalemle yazılar yazılmıştı.

Pantolonun kendisi koyu renk olduğundan aşırı dikkatinizi vermediğiniz sürece koyu renk kalemle yazılmış yazılar belli bile olmuyordu ancak odaklanınca fark edebiliyordunuz. Bu şok edici keşfim karşısında hayretle gözlerimi yukarı kaldırdığımda bu sefer yakın mesafeden Barkın ile göz göze geldim. İfadesiz bir suratla yüzüme bakıyordu. Bakışmamız düşündüğümden uzun sürmüş olmalı ki Göksel hoca "Melik ne oluyor?" diye bağırdığında "Pardon," diye zırvalayıp bakışlarımı çektim.

Kendi kağıdıma yüzümü buruşturarak bir şeyler yazmaya devam ettim. Bu süreç boyunca yanımdaki velet de kopya çekmeye devam etti. Sınav bittikten sonra hoca kağıtları topladığında ben hala oturduğum sırada boş boş ileriye bakarken Barkın ayağa kalkıp kapıya yöneldi. Gözüm tekrar pantolonuna kaydı. Gerçekten hiç belli olmuyordu. Ayağa kalkıp yüzüne baktım. "Hayırdır?" dedi göz kırparak. Gayet kekoca bir hareket.

O an onu hala sınıfta olan Göksel hocaya şikayet edebileceğimi fark ettim. Hem bu sayede belki biraz da olsa kadının bana karşı olan yersiz kinini azaltabilirdim. Ama bir şey yapmadım. Cevap vermeden sınıftan çıktım ve ellerimi cebime sokup kendi sınıfımın yolunu tuttum. 


meet cute

başlıyoruz hadi bakalım

kimseyi sevmeyin! bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin