Umuyorum ki hata yoktur.
Dün çok gecikti diye bugün birazcık daha erken atmaya çalıştım. İyi okumalar <3
Garip bir sessizlik içerisinde oturuyorduk.
Herkes tuhaf bir şekilde birbirine bakıyordu.
Kantinde en arkadaki büyük masadaydık. Ben en uçtaydım. Hemen yanımda İlteriş, onun yanında Nisa, onun da Cahit vardı. Benim yan tarafıma gelen masanın kısa kenarında, başta Berkan oturuyordu. Tam karşımda Barkın vardı. Onun yanında, İlteriş'in karşısında da Çetin vardı. Barkın'ın takımdan tanıdığı yakın arkadaşı. Onun yanında ve Nisa'nın karşısında Selim, Cahit'in karşısında en sonda da Tugay vardı.
Çok korkunç bir grup olarak oturmuş tost yiyorduk.
Yemekhanede neredeyse hiç pişmemiş iğrenç bir tavuk vardı. Melih buna rağmen yemekhanedeydi. Bu grubun bir arada olması ise tamamen Nisa'nın suçuydu.
Biz kendi halimizde tostlarımızı almış masalara doğru yürüyorduk. Sonra Nisa kantine gören Barkın'ı gördü ve ne bana ne de birine sormadan bir anda sıraya giren Barkın'a "Barkın bizimle otursanıza!" diye bağırdı.
Pislik.
O şu an bu garip ortamdan hiç etkilenmemiş gibi katur katur tostunu yiyerek karşısındaki turuncuya gülüyordu. Gerçi Selim de ona gülüyordu. Anında çok iyi anlaşmıştılar. Nisa'ya biraz benziyordu sanırım kişilik olarak ama emin değilim. Barkın arkadaşlarından çok bahsetmiyordu. Masada ilişkimizi bilmeyen tek kişi Çetin'di ancak diğer herkes de gergindi.
"Yarın için heyecanlı mısınız?"
Nisa gözlerini Barkın ve Çetin üzerinde dolaştırıyordu.
Yarın final maçı vardı. Berkan bize gerginse bile bunu yansıtmıyordu ama biz çok heyecanlıydık. Daha önce basket maçlarına gitmediğimiz için şimdiden çok pişman olmuştuk bile. Neyse ki Barkın'ı daha fazla görebilmek için o ilk maça gitmiştim.
"Evet," dedi Çetin Barkın'dan ses çıkmayınca. "Ama yeneriz diye umuyorum."
Zavallı çocuk ne diyeceğini bilmiyormuş gibi duruyordu. Selim söze girdi. "Maçlar çok heyecanlı değil mi? Siz geçen yıllarda da gidiyorsunuzdur maçlara arkadaşınız orada," dedi göz ucuyla Berkan'a bakıp. Sonra devam etti. "Benim ortaokulumda basketbol takımı yoktu. Hiç gitmemiştim ama çok güzelmiş."
Nisa ellerini çırptı. "Evet ya, biz geçen yıllarda gitmiyorduk. Bu yıl Melik zorla götürdü bizi iyi ki de götürmüş."
Selim kısık kısık güldü. Nisa da ona sırıttı. Arkadan elimi uzatıp Nisa'nın saçını çektim. O da bana dönüp dil çıkardı. Çetin anlamamış gözlerle bakıyordu. "Neden daha önce gitmiyordunuz ki?" diye sordu. Aslında iyi çocuktu. Biraz masum bir havası vardı. Tugay ise aşırı sessizdi. Hiç sesi çıkmıyordu. Kendi işi ile uğraşıyordu. O beni Çetin'den daha çok germişti.
"Berkan'ı gıcık etmek için," diye cevap verdi İlteriş Çetin'e. Çocuk göz ucuyla Berkan'a baktı. Berkan'dan çekiniyordu büyük ihtimalle. Takım kaptanı, okul başkanı, okul birincisi, yakışıklı Berkan herhalde zavallı çocuk için çocuk için büyük bir isimdi.
Çetin'e dönüp "Berkan'dan çekinmene gerek yok gerçekten normal bir insan," dedim. "Peki o zaman şimdi neden gidiyorsunuz?" dedi. Benim neden sürüklediğimi merak etmişti sanırım.
Nisa bir anda "Barkın," deyince sözünü tamamlamasına izin vermeden elimi uzatıp bir kez daha saçını çektim. Gözlerini büyütüp yüzüme baktı. "Barkın ile arkadaş olunca merak etti," diye tamamladı sözünü. Biraz kırgın duruyordu nedense. Saçlarını iki yandan önüne aldı. Arkadan tekrar saçını çekmemem için önlem almıştı sanırım.
Sonra sessiz sessiz oturan Barkın Çetin'e dönüp parmağıyla beni işaret etti.
"Melik ve ben sevgiliyiz," dedi dümdüz bir ses tonuyla.
Bütün masayı sessizlik kapladı. Çetin şaşkınca bir bana bir Barkın'a baktı. Masanın tepkisini ölçmek için masadakilere de göz attı ama kimseden beklediği tepkiyi göremeyince iyice şok oldu. "Herkes biliyordu senin dışında," diye açıkladı Barkın tekrar.
Ben kimseye açıklamak zorunda kalmamıştım o yüzden bu durumda ne yapılır bilmiyordum ama Barkın kadar sakin de olmazdım herhalde.
Zavallı Çetin "Homofobik değilim," diye bir şeyler mırıldandı kendi kendine. Barkın da başını salladı. Arkadaşının bu konudaki fikirlerini tahmin edebiliyordu sanırım. Çocuk başını eğip Tugay'ın tarafına baktı. "Tugay bile mi biliyordu?" diye sordu.
Tugay'ın sesini oturduklarından beri kendini tanıtması dışında ilk kez duydum. "Bile ne demek?" diye sordu. Çetin omuz silkti. Sonra tekrar bir bana bir Barkın'a bakmaya başladı.
Sonra Berkan "İşte bu Melik, Barkın'ı beğenince maçlara gelmeye başladı. Beni takan yok yine," dedi ilk konuya dönerek. Selim dönüp Berkan'ı süzdü. "Ben erkeklerden hoşlansam siz dururken Barkın malına aşık olmazdım," dedi. Barkın, Selime dönüp "Sana bir çarparım," diye tehdit etti. Berkan gülerek saçlarını geriye doğru eliyle taradı. "Ben daha yakışıklıyım değil mi?" diye sordu. Çetin ve Selim başını salladılar.
"Iyy," dedim. "Berkan kardeşim gibi iğrenç."
Barkın dik dik yüzüme baktı.
Nisa öne doğru eğilip Selim'e güldü. "Barkın da çok yakışıklı. Asıl o Melik'in neyini sevdi şuna bak? Gerçek manada Melik dışında herhangi birini beğenebilirdi."
"Aşk olsun," dedim ama dediklerine katılmıyor da değildim. Dış görünüş olarak çok normal biriydim. Yoldan geçen herhangi bir insan. Sıradan uzunlukta koyu renk saçlar, kahverengi gözler, ortalama boy, ortalama kilo. Yoldan geçen herhangi bir 17 yaşındaki erkek gibi duruyordum.
Berkan gibi model görünüşlü değildim. Cahit gibi parlak, iri mavi gözlere sahip değildim. İlteriş de benim gibi dümdüz bir insandı ama gerçekten çekici bir havası vardı. Karizmatik duruyordu. Kendi öz abim Melih bile her ne kadar bana benzese de benim bir üst sürümümdü. Çok daha yakışıklıydı.
Barkın'ın hala dik dik baktığını görünce kendi kendime güldüm. Gittikçe deliriyordum herhalde çünkü çocuğun şu hallerini görünce içimde sanki çanlar çalıyordu. Aşırı sevimli geliyordu gözüme.
Ben gülünce masanın altından bacağıma hafifçe tekme attı. Daha çok güldüm.
Acaba Barkın'ın arkadaşları kendi kendine gülüyor bu da deli herhalde diyor mudur? Benimkiler alışmıştı bu halime bir şey demezlerdi.
Barkın dudaklarını oynatarak sessizce "Gülmesene," dedi ama o da sırıtmaya başlamıştı. Ayağımla ayakkabısını ittim.
"Salak," diye mırıldandı.
"Yuh!"
Dönüp Selim'e baktım. "Gerçekten bambaşka bir insan oluyor ya," dedi kafasını onaylamaz bir şekilde iki yana sallarken. "Sen bu hallere düşecek insan mıydın Barkın? Bütün havan gitti şu an farkında mısın?"
"Selim gerçekten döverim oğlum seni."
Selim kıkırdadı. Ben de gülünce Barkın ters ters baktı. Bakışlarımı ondan kaçırıp etrafa bakındım. Aysima ile göz göze geldik o sırada. Dümdüz bir şekilde bana bakıyordu. Sonra arkasını dönüp kantinden çıktı.
Normalde çok sakin birisi olmasına karşın son zamanlarda biraz huysuzlaşmaya başlamıştı. Büyük ihtimalle sınavları düşük gelmeye başladığındandı. Barkın ile tanışmadan önce tanıdığım dersleri en çok kafaya takan insan oydu.
Yine de Berkan kadar iyi sonuçlar almıyordu, onun yerinde olsam berkan'dan nefret ederdim herhalde.
"Nereye bakıyorsun?"
Barkın'a döndüm. "Aysima," dediğimde gözlerini devirdi. Bu da bir garipti. Aysim'dan hiç hoşlanmıyordu. Kıskanıyordu herhalde. Kıskanması da benim hoşuma gidiyordu. Şu an aşırı derecede saçlarını okşamak istiyordum.
Barkın yerine sevdiğim kişi kız olsaydı okşayabilirdim şu an saçlarını. Çok sinir bozucu. Şimdiyse sevgilimi birazcık sevebilmek için onu zil çaldıktan sonra tuvalete çekmem gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kimseyi sevmeyin! bxb
Kısa Hikayehenüz olgunlaşamamış on yedilik melik, asla sakinleşemeyen agresif barkın ile tanışır. çoğunlukla düz yazı, bazen texting.