iyi okumalaaaar <3
melih ve melik'i yine karıştırmışım, düzelttim ama yine de hata varsa gözden kaçırdığım söyleyin olur mu, öpücükler.
Denemede dokuzuncu oldum. Paramı aldım. Benim motivasyon kaynağım belliydi. Bu sefer listeler açıklanınca dokuzların sonuçlarına da baktım. Barkın ikinci olmuştu. Birinciyle arasında sadece bir net fark vardı. Bu çocuk da bir şekilde kendi döneminin Berkan'ıydı herhalde. Başarılı, sporda iyi, yakışıklı. Sadece Berkan'ın dost canlısı ve herkesle iyi anlaşan yönünün aksine küçük hırçın bir canavardı. Ayrıca Berkan dersleri çok umursar gibi görünmüyordu, Barkın bariz bir şekilde umursuyordu.
İki kere daha beraber ders çalışmıştık. Birinci seferin sonunda olan her şeyi Melih'e anlatırken Barkın'ın hedeflerini sormuştu. Ben bunu akıl edip Barkın'a sormadığım için bilmiyordum tabii ki. Hemen mesaj atıp sordum. "Tercih zamanı geldiğinde o an canım ne isterse onu yazabilecek kadar iyi olmayı düşünüyorum," diye bir cevap verdi. Sonra benim bir hedefim olmadığı için kızdı bana.
Barkın bana kızdığında, beni azarladığında bu beni üzmüyor ya da kızdırmıyor aksine hoşuma gidiyordu. Neden bilmiyorum. Bazen onu bilerek sinirlendiresim geliyordu.
Bugün yine basketbol maçı vardı ve biz de gelmiştik. Tabii ki bizim takım kazanmıştı. Aslında bu maça da bizi götürmek istememişlerdi ama yalvara yalvara ikna etmiştik hocayı. Son iki derse denk gelmişti zaten. Bir sonraki maç final maçıydı kazanırsak hem kupayı kaldıracaktık hem de bölge turnuvasına katılmaya hak kazanacaktık. Öğrendiklerime göre önceki yıllar da sadece bir kere bölgede kazanmışız ama bu sefer iyi olacağımıza emindim. Takımımız iyiydi.
Berkan zaten çok iyiydi. Barkın da iyiydi. Bu maçta kimseye saldırmamıştı. Birkaç kişiye bağırmış, bir kişiyi de itmişti ama bunlar küçük şeylerdi.
Karşı taraftan dayak yemeyi göze alarak tezahüratlar eşliğinde servislere bindik. Takımdakiler sonradan gelip takım servisi ile evlere dağılacaktı o yüzden maçtan sonra Berkan'ı görememiştik. Barkın'ı da. Okula giden servisteyken biz Berkan'ı arayıp tebrik etmiştik. Ben de Barkın'a mesaj attım. Kimseyi ya da hiçbir şeyi bir yerlere fırlatmadığı için tebrik ettim. Siktir git yazdı ama güldü de. İki gündür görüşememiştik aslında. O yüzden biraz düşündükten sonra akşam işi var mı diye sordum.
Yokmuş.
Onun evinin arka tarafındaki parkta takılmak ister mi diye sordum.
İstermiş.
Barkın ile bu kadar samimi olabileceğimi asla aklıma getirmezdim. Ancak hoşuma gidiyordu arkadaşlığımız. Barkın iyi çocuktu.
Mesaj atıp yarım saate evde olacağını yazdığında ben de oraya gidip onu beklemeye karar verdim. Okula geldiğimizde bizimkilere Barkın ile buluşacağımı söylediğimde Nisa yine salak salak güldü. Takmadım onu. Onlar servislere doğru giderken ben de çıkıp Barkın'ın evine doğru yürümeye başladım.
Apartmanın önünde dikilip telefonumla salak salak uğraşmaya başladıktan yirmi dakika sonra servis gelmişti. Barkın inerken hala serviste olan Berkan da oturduğu yerden bana el salladı. Ben de ona el salladım. Servisten içeri doğru da tebrik ederim diye bağırdım. Barkın geri zekalıymışım gibi bana bakıyordu.
"Çantanı eve bırakacak mısın?" diye sordum. Başını iki yana doğru salladı.
Benim de çantam vardı zaten.
Önden önden gidip bir ağacın dibine çöktü. Ben de yanına oturdum. Çantasını kenara atıp kafasını ağacın gövdesine yaslayıp gözlerini kapattı. "Öldüm bugün yorgunluktan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kimseyi sevmeyin! bxb
Storie brevihenüz olgunlaşamamış on yedilik melik, asla sakinleşemeyen agresif barkın ile tanışır. çoğunlukla düz yazı, bazen texting.