Maçtaydık.
Okulun basketbol maçlarına malum sebepten ötürü, Berkan yani anlamadıysanız, gelmiyorduk. Ancak bir farklılık olsun, biz de eğlenelim diye katılma kararı almıştık. Normalde ismimizi listeye yazdırmaz o sırada bahçedeki banklardan birine kurulur kraker kemirirdik. Bu sefer tam kadro tribüne çökmüştük. Kraker de sokmak istemiştim içeri ama yasakmış. Saçma bir yasak.
Sağımda İlteriş, onun yanında Cahit, onun yanında da Nisa vardı. On ikiler gelmediğinden Melih yoktu, keşke olsaydı. Önceki maçlara geliyorlardı oysaki.
"Berkan kadroda olur mu sizce?"
"Mal mısın Melik?"
Kafamı yanımda böcek görmüş gibi bana bakan Aysima'ya çevirdim. "Ne var lan?" dedim bütün kibarlığımla. "Çocuk kaptan," dedi yüzünü buruşturarak. Omuz silktim. Aysima ile değişik bir tür ilişki içerisindeydik.
6 yaşında okula başlamış iki küçük bebeyken ilkokul öğretmenimiz yağmurlu bir salı sabahı bizi yan yana oturtmuştu. Aysima daha birinci sınıfın başlarında olmasına rağmen uslu, sessiz ve tuhaf bir şekilde derslerde iyiydi. Herkesten önce o öğreniyordu her harfi. Yazısı da güzeldi yani. Öte yandan ben gürültülü, eğlenceli, neşeli bir çocuktum. Aysima'nın aksine yaşıma uygun davranıyordum yani. İlkokul hayatımız boyunca yerimiz değişmedi.
Biz bir iki kere bunun içinde girişimde bulunduk ama Nurşen Öğretmen her seferinde "Aman canım siz çok iyi oldunuz, birbirinizi dengeliyorsunuz hiç bozmayalım," diyerek karşı çıktı buna. Sonra ilkokul bitti.
Ortaokula aynı okulda devam ettik. Sınıflar değişmişti ancak Aysima ve ben yine aynı sınıfa düşmüştük. Herhangi bir yere oturabilirdik ama bizimle yine aynı sınıfa düşmüş olan eski bir ilkokul arkadaşımız sınıf öğretmenimize ilkokul birden beri süren makus talihimizi anlatma cüretinde bulundu. Sonra tekrar kendimizi yan yana otururken bulduk.
Liseye geçtiğimizde de aynı okulu kazandık ve kaderin cilvesi işte yine aynı sınıftaydık. Bu sefer bizi yan yana oturmaya zorlayan bir güç yoktu ancak biz de başkasının yanına oturmak için hiçbir çaba göstermedik. Sınıfa girdim, Aysima'nın yanına oturdum. Düşünmeden yaptığım bir hareketti ama artık alışmıştık birbirimize. O da git başka yere otur demedi. Sonuç olarak 11 yıllık eğitim hayatımız boyunca yan yanaydık.
Ama arkadaş değildik.
Hiçbir ortak yanımız yoktu, belirgin bir şekilde çoğu zaman birbirimizden rahatsız oluyorduk. Aysima sürekli bana laf sokuyordu. Ben de onun sinirlerini bozmak için her şeyi yapıyordum. Ama ne zaman sola çevirsem orada duruyordu işte.
Bağırışlar ve alkış sesleriyle beraber dikkatimi tekrar sahaya verdim. En başta Berkan olmak üzere peşinden takım arkadaşları ilerliyordu. Diğer taraftan da karşı takım girdi. Yarı sahaya ilerleyip ısınmaya başladılar. Berkan bir iki basket attı. Takımdaki herkesi tanıyordum neredeyse. İki tane dokuzuncu sınıf daha vardı Barkın dışında, onları çok tanımıyordum.
Barkın da bir iki basket attı.
Çok ciddi duruyordu. Hep çok ciddi duruyordu gerçi.
"Melik bak Barkın da orada!"
Cahit ve İlteriş'in üstünden bana doğru eğilmeye çalışıp bir yandan da eliyle bağırarak Barkın'ı işaret etmeye çalışan Nisa'ya baktım. Salak salak sırıtıyordu. Çevredeki birkaç kişi daha duymuştu sanırım onu. Embesil Nisa. Utanarak "Tamam kızım gördük ne bağırıyorsun," dedim. Sonra arka sırada oturan hocalardan biri de "Nisa bir daha görmeyeyim!" diye bağırdı.
Şu an yarı yatar vaziyette İlteriş ve Cahit'in üstünde yatıyor olmasından bahsediyordu büyük ihtimalle. Nisa oflayarak doğruldu. Berkan şimdi burada olsa Nisa'nın ne kadar mal olduğuyla ilgili laf sokardı. Melih de Nisa'yı savunurdu.
"Mal Nisa," dedim Berkan'ın yerini alarak. "Sus be," diye cırladı o da oturduğu yerden. Tekrar dikkatimi sahaya verdim. Biraz daha ısındılar. O ara Berkan bizim olduğumuz tarafa baktı. Nisa ayağa kalkıp el salladı. Berkan da salak salak sırttı. İlk kez maçlarını izlemeye gelmiştik. Biraz da şaşkındı. Söylememiştik de ona geleceğimizi.
Bir ara Barkın da bizim tarafa baktı. Sonra yaptığı işe devam etti.
Maç başladı.
Barkın da Berkan da ana kadrodaydı.
Bağıra bağıra tezahürat ettik. Zevkliydi. Berkan her basket attıktan sonra tuhaf tuhaf hareketler yaparak seviniyordu. Baya da basket attı. Bu kadar iyi olmalarını beklemiyordum ama iyiydiler. Gerçi basketboldan çok da anlamıyordum o yüzden belki de iyi değildiler, bilmiyorum. Ama karşı takımı yeniyorlardı. Bu yeterliydi sanırım.
Barkın da birkaç kez basket attı.
İki kere o basket attıktan hemen sonra göz göze geldik. O da beklediğimden iyiydi. Bir daha karşılaşırsak tebrik ederdim. Bir sonraki maçları da ne zamansa artık ona da gelirdik belki, bilmiyorum. Berkan da geldik diye sevinmiş duruyordu sonuçta.
Maçın neredeyse sonuna gelmiştik. Bizim tribündekiler mutluydu tabii ki. Bağırıp çağırıyor, eğleniyorduk. Açık ara farkla önceydik. Ama diğer tribün de karşı takım da çok huzursuzdu. Bir ara karşı takımdan biri Barkın basket attıktan sonra onu hafifçe omzundan itti. Barkın da çocuğu tutup duvara fırlattı.
Sonra Barkın'ı oyundan çıkardılar. Ama beden eğitimi hocası çok da tepki vermemişti. Alışmıştı belki de. Biraz sinirli bir çocuktu belli ki.
Bizim okul kazandı.
Karşı takımın taraftarları çıkışta bizi dövemesin diye kontrollü bir şekilde servislere götürüldük. Herkes o kadar yükselmişti ki serviste bile tezahüratlar ede ede okula gittik. Daha önceki maçlara çocukça bir sebepten dolayı gitmediğimiz için pişman olmuştum.
Sonraki derse Berkan da geldi. Herkes alkışlayarak karşıladı onu. Daha önce de maçlardan sonra öyle yapıyorlardı. Bu sefer biz de katıldık alkışlayanlara. Sırıtarak gelip hemen önüme Cahit'in yanına oturdu.
"Tebrik ederiz," diye hep bir ağızdan tebrik edip omzunu patpatladık. İlteriş de hemen arkamızdan Aysima ve benim aramızdan kolunu uzatıp kafasına vurdu. Aysima da ağzının içinden "Tebrikler," diye bir şeyler mırıldandı ama çok takmadık.
Maç hakkında biraz daha konuştuk. Hoca da çok takmıyordu. Sınıftaki çoğu kişi maçı izlemeye gittiğinden herkes bir yorum yapıyordu. "Barkın sonunda çocuğu itti diye ceza falan aldı mı?" diye sordum ben de.
"İtmedi resmen fırlattı attı çocuğu," diye beni düzeltti Cahit. "Hayır normal boyutlarda bir çocuk ayı gücü var niyeyse," diye de ekleme yaptı.
"Yok ya bu en az olay çıkarttığı maçtı, alıştık biz. Bir de karşı takımın oyuncusu ilk sataştı diye çok olay yapmadılar."
Anladım dercesine başımı salladım. İlteriş arkadan omzuma vurdu. Sonra hocayı yok sayıp Berkan'ı öven kalabalığa katıldık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kimseyi sevmeyin! bxb
Historia Cortahenüz olgunlaşamamış on yedilik melik, asla sakinleşemeyen agresif barkın ile tanışır. çoğunlukla düz yazı, bazen texting.