On Üçüncü Bölüm

594 37 13
                                    

"Akşam işin var mı?

"Yok."

"Sinemaya gidelim mi?"

Kafamı eğmiş Barkın'a evet demesi için telepatik sinyaller yolluyordum. O da bomboş bana bakıyordu. Bence işe yarayacaktı.

"Hangi film?"

"Korku filmi."

"Hayatta gelmem," dedi omuz silkerek. Kimse benimle korku filmlerine gelmiyordu. Çok seviyordum korku filmlerini ama tek başına sinemaya gitmek de hiç keyifli değildi.

"Hadi okul çıkışı ne olur," dedim ısrar ederek.

"Olmaz ya sevmiyorum ben korku filmi."

"Kokuyor musun yoksa?" dedim onu kışkırtmaya çalışarak.

"Tabii ki korkuyorum. Adı üstünde korku filmi, amaç bu farkındasın değil mi?"

Aşağılar gibi bir ses tonuyla konuşmuştu ama çok da umursamadım. Kışkırtmayı kesip gaz vermeye başladım bu sefer de. "Ya sen Barkın'sın. Onuncu sınıf kızların hayatlarının aşkı, bad boyların şahı. Sen korkamazsın."

Çok üzücü bir şeye bakarmış gibi yüzüme baktı.

"Ne olur gel, kimse gelmiyor benimle. Yalnız kaldım," dedim son kozum olan kendimi acındırmayı kullanarak. Omuz silkti.

Kolundan tutup sarstım.

"Off," diyerek kalktı oturduğu yerden. "Sınıfa gidiyorum ben, çıkışta bekle o zaman gideriz ne boksa," dedi. Yüzüme bakmadan çıktı kantinden. Ben de arkasından sırıtarak baktım. Hemen de ikna etmiştim yine.

***

Çıkışta bizimkilere veda edip anneme de arkadaşımla sinemaya gideceğime dair bir mesaj attıktan sonra İbrahim Abi'nin yanına gidip hem onunla sohbet ettim hem de Barkın'ı bekledim. Nasıl oluyorsa her seferinde en geç çıkanlardan biri olmayı başarıyordu. İbrahim Abi okul bahçesine giren ve bir türlü çıkmayan siyah kedi ve onun getirebileceği uğursuzluklardan bahsediyordu. Epey de ciddiydi.

Ona bunların gerçek olmadığını anlatırken yine karmakarışık olmuş saçları ve boş bakışlarıyla Barkın yanımızda belirdi. İbrahim Abi'ye selam verdiğinde konu da dağılmış oldu. Kafasıyla kapıyı işaret edince İbrahim Abi ile vedalaştık ve okul bahçesinden çıktık.

"Yemek de yiyelim filmden önce," dediğinde bir şey demedim ama kafamla onay verdim. Sinemadan önce yemek yemek evrensel bir durum değil miydi zaten?

"Ama ben alışveriş merkezinde yemem."

Kafamı çevirip yüzüne baktım. Gayet ciddi bir şekilde bana bakıyordu. "Neden paşam?" diye sordum. Garip garip huyları vardı.

"Penceresi olmayan yerde yemek yemekten hoşlanmıyorum."

"Barkın sen gerçekten tuhaf birisin ya."

Omuz silkti. "Ayrıca çok gürültülü oluyor. Yemek yerken o kadar gürültülü bir yerde olmaktan da hoşlanmıyorum," dedi.

"Çok huysuzsun sen," dedim şakayla karışık. Kendisinin de 16 yılda bunu fark etmiş olması gerekirdi.

"Huysuz değilim sadece neyi sevip neyi sevmediğimi biliyorum ve bunu belirtiyorum. Siz hep düşüncelerinizi kendinize saklıyorsunuz."

"Barkın sen bir şeyi sevmiyorsun ki. Her şeye ya gıcık oluyorsun ya nefret ediyorsun."

Yüzüme bakıp güldü. "Sevdiğim şeyler de var," dedi. "Dersler," dedim. Başını sallayıp "Aynen öyle," dedi. Bir de bana salak diyordu.

kimseyi sevmeyin! bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin