-Hayatın İpleri senin elinde amcam senin elinde benim elimde bizim elimizde şimdi onlar düşünsün..
-Hayatın ipleri artık sadece senin elinde amcam a..affet
.
.
.
.
.
.Gökyüzü iki renge bürünmüştü alt kısmı simsiyah üst kısmı ise bulutların arasından çıkan Ay'ın güzelliğle beyaza bürünmeye başlamıştı. Alt kısmı korku endişe hüzünü kapsarken üst kısmı her şeye rağmen güçlülüğü mutluluğu teslim ediyordu...
Salih yerde yatan çocukluk arkadaşının tek temiz yanının saçlarını okşuyor kokusunu içine çekiyordu. Ambulans gelmişti ama ambulan gelene kadar Saadet Salihin kolları arasında can vermişti. Herkes perişan haldeydi ne yapacaklarını bilmiyorlardı.
Cumali titreyen sesiyle yere eğilip "S..Salih abim hadi bırak"
Salih elini ağzına götürüp saadeti dahada sıkı tutarak "şş, abi uyuyor sessiz ol lütfen uyanmasın o çok yoruldu dinlensin biraz daha"
Cumali dolu gözlerle salihin kolunu tutup "tamam hadi kalk yatağına yatıralım yer soğuk"
Salih ceketini çıkartıp Saadetin başının altına koyduktan sonra alnına ufak bir öpücük bırakarak "sen uyu güzelim ben bir cumali abime bakıp geliyorum"
Salih yerinden kalkıp cumalinin karşısına geçti hızla konuşarak "hızlı ol abi üşümüş çok üşümüş"
Cumali önce Salihin saçlarını karıştırıp sonra okkalı bir tokat attı kendine gelmesini sağladı. Salih tam düşecekken Cumali kardeşini sımsıkı tutup bağrına bastı.
Cumali ağlayarak "tamam Salih kendine gel oğlum bana bak kırmızı gül
Salih yediği okkalı tokatla kendine gelmiş ve ağlamaya başlamıştı hıçkıra hıçkıra ağlıyordu abisinin göğsünde..
Yamaç salihin omuzunu sevip "atlatacaksın babamınoğlu biz yanındayız lan biz yanındayız dayanacaksın abii" demiş ve saadetin cansız bedenini ambulansa yerleştirmelerine yardım etmişti.
Yaklaşık beş saat sonra çukurda dört hatta beş tane cenaze vardı. Ayşe Cennet Saadet Yasmin ve daha elleri bile oluşmamış Akının oğlu bugün son yolculuğuna uğurlanacaktı.
Akın kimseyle konuşmamıştı yaşayan bir ölü gibiydi tüm ailesi onu seven herkes buz gibi toprağın altına girmişti
içi içine sığmıyor hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordu ve en önemlisi onun göğsünde ağlayacak huzur bulacak kimseside kalmamıştı çok canı yanıyordu..Salih Akından biraz daha iyi durumdaydı gerekmedikçe kimseyle konuşmuyor öylece uzaklara dalıp gidiyordu yine tam yüreğinde bir sıcaklık hissetmişti ama bu sıcaklık cumalinin onu kabul etmesi gibi değildi babasının saçını okşaması gibide değildi bu yıllar önceki gibi ona has bir duyguydu İNTİKAM ateşiyle dolup taşıyordu..
Yamaç küreği Salihe uzatıp "al babamınoğlu senin hakkındır Saliih yapma lan bunu bize yapma"
Salih hiçbir şey demeyerek küreği almış ve çocukluk arkadaşının temiz tek yanının üstüne toprak atmaya başlamıştı. O toprağa sadece saadeti değil o masum çocuğuda gömmüştü işte onu bu saatten sonra tutacak tek bir kişi bile kalmamıştı o Vartolu Sadettin olmuştu..
Cumali yere düşecek gibi olan adamı tutup sımsıkı sarılmıştı "geç otur sen yoruldun bugün hem yaraların çok taze acır lan" demiş ve sultanın yanına oturtmuştu.