Yankı...
Dünyanın en basit işini yaptığımı duyuruyorum sayın seyirciler. İki gündür Melis Hanım'ı işten eve evden işe götürüyordum ve gün içinde şirkette öylece oturup mesai saati dolduruyordum. Ekstra hiçbir şey çıkmadı ve ben hariç herkes Melis Hanım'ın bu sessizliğinden korkuyordu. Dedikodu yapan kadın arkadaşların yanında oturuyordum yine, daha doğrusu onlar benim yanımda oturuyordu.
Geçen şu iki günde kızımla akşam sahil gezmeleri yapıyorduk. Yaz günlerden ilk defa kızımla doyasıya vakit geçiriyordum. Melis Hanım yine odasında kapısı kapalı bir şekilde çalışıyordu. Telefonum çalınca kalkıp başka bir yere geçtim, Beyza arıyordu, herhalde dönmüştür diye düşündüm.
"Efendim."
"Ben döndüm ama bugün Yağmur'u alamayacağım, yarın akşam alırım" dedi bana fikrimi bile sormadan.
"Hiç alma Beyza, bizim keyfimiz yerinde."
"Allah aşkına, nasıl oldu bu acaba. Of seninle uğraşamam şimdi, yarın akşam alırım dedim" deyip kapattı. Üzülmüş, sesinden belli ama hiç ilgilenmiyorum, erkek arkadaşı yok mu? O ilgilensin. Zaten bunu bilahare konuşacaktık. Yerime geçip kendime bir kahve almak için tezgahın arkasına geçtiğimde bir arkadaş "heh kıyamet kopacak" dedi. Baktığımda Beyza'yı, Melis Hanım'ın odasına girerken gördüm. Kapıyı açık bıraktığında Melis Hanım'ın sesi bomba etkisi yarattı katta. Nasıl öfkelendiyse sesi içimi titretmişti.
"Sorumsuzluk" dedi. "Ben seni tatile göndermedim. Kırk beş dakika bekletmişsin adamları, ne demek bu?" Ayağa kalkıp Beyza'nın karşısına geçti. Beyza daha sessiz bir şekilde derdini anlatırken Melis Hanım'ın kafasını iki yana sallıyor olması herhalde iyi bir şey değildi. Beyza'nın yanından geçip odasından çıktı. Sonra topluluğa bakarak" Beyza üçüncü sıraya düştü, ikinci mimar seçimleri başladı "dedi. Bu ne demekti ki.
" Ay çok kötü oldu bu, Beyza'nın hırsından geçilmez, hepimizin yolunu tıkar şimdi"diyordu önünde ki kadın. Beyza hırslı kadındır ama ne zamandan beri kendi hatasının cezasını başkalarına kesiyordu. Melis Hanım kapıyı kapatıp daha çok bağırmaya başladığında Beyza öylece dikiliyordu karşısında. Feyzi Bey çıkıp gelince tezgahın önünde ki kalabalık dağıldı.
"Akşam yanında ol, alkole baş vuracak olursa engel ol" dedi. Başımı salladım. "Sen sormadan söyleyeyim evet bağımlı, yeni tedavi gördü ve kaçıncı tedavisi olduğunu tahmin bile edemezsin. Ayrıca eski eşin için bir kahramanlık yapmaya kalkma."
"O kendi başının çaresine bakar" dedim, Beyza sadece kızımın annesi. İş başka, ebeveynlik başka. Beyza odadan çıkarken yüzü kızarmıştı, ben onun allanan yanaklarını çok severdim. Onun için biraz üzüldüm diyebilirdim. İşimi bırakıp Beyza'nın gittiği yöne gitmeye başladım. Bu kadar önemli bir işe neden geç kalmış olabilirdi ki. Bir ses duyunca duvarın dibinde durdum.
"Üzülme, siniri geçecektir" diyen bir erkek sinekti. Tek kaşım kalktı kendiliğinden.
"Of nasıl üzülmem Berat, çok çalışmıştım, her şey kusursuzdu. Sana beni bu kadar içirme dedim" deyince burnumda soluyarak döndüm. Koridorda karşılıklı konuştuğu adam beni gördü ama anlamadı.
"İçki mi içiyorsun sen?" dememle döndü bana.
"Yankı! Senin burda ne işin var?"
"Yankı" dedi bir arkadaş. "Melis Hanım çıkıyor" deyince işaret parmağımı Beyza'ya doğrulttum.
"Konuşacağız." Bunun ne demek olduğunu biliyordu. Yağmur belli bir yaşa gelene kadar ikimizde tek damla içki içmemek için anlaşmıştık. Zaten ona hamile kaldığında ikimizde dut gibi sarhoştuk.