Yankı...
Uyandığında beri kaşları çatık bir şekilde yatıyor, somurtum duruyordu. Koluna serum taktılar baygınken, kendine gelince acı yüzüne vurdu.
"Melis, yavrum" diyen Feyzi Bey arkadaşlarımı görünce tam tur döndü. Bunlar zır deliydi gerçekten. "Kalabalıkmış" dedi kendine. Samet bu ne ya der gibi yaptı gülerek. Bende Allah'tan der gibi hareket yaptım. "İyi misin?"
"İyiyim baba."
"Kızım bilmediğin şeyi niye yiyorsun, insanları töhmet altında bırakmışsın, gitmemişler de."
"Senin yüzünden, onu yeme bunu yeme. Al zehirlendim mutlu musun?"
"Çok mutluyum manyak. Tövbe tövbe. Sağ olun çocuklar, evlerinize gidebilirsiniz."
"Yok ya, bir işimiz yok. Serum bitince çıkarsınız dediler, evine çıkarır öyle gideriz" dedi Samet. Onu başımla onayladım.
"Teşekkür ederim" dedi Feyzi Bey. Neden buna mutlu oldu ki. Ayrıca Melis'in bayılmadan hemen önce söylediği de neydi öyle. Hayatımda bir gece de olsa değerli hissettim dedi, hiç mi değer görmedi bu kadın. Annem bilmem kaçıncı mesajı atınca artık aramaya karar verdim.
"Ben annemi arayacağım, birazdan gelirim" dedim.
"Çabuk gel" deyince küfür etmiş gibi baktım. "İğne var kolumda" dedi. Gülsem mi ağlasam mı bilmiyorum ki. Arkadaşlarım benimle birlikte dışarıya geliyordu. Annemi aramaya başladım. Telaş memuru çünkü.
"Oğlum, ne demek hastanesin. İyi misin?"
"Ben iyiyim, Melis zehirledi."
"O kim oğlum."
"Anne patronum Melis Hanım."
"Hiy, nasıl zehirlendi?"
"Dürüm yedik, o hiç yememiş. Ateşi falan çıktı, bizde hastaneye getirdik." İnsanın böyle söylerken bile gülesi geliyordu. Kaç yaşında kadın dürüm yememiş, inanılır gibi değil.
"Ah iyi ama değil mi?"
"İyi iyi serum taktılar. Sen beni bekleme yat, ben onun yanında kalacağım."
"Tamam canım, geçmiş olsun dileklerimi ilet."
"Tamam."
Bir bankın etrafında topladık. Kızlar oturdu, Tuğrul'dan bir sigara daha aldım. Resmen tansiyonum çıktı. Eylül güler gibi ses çıkardı, herkes gülmemek için kendini tutarken bıraktım gülüşümü. Resmen sinirlerim bozuldu. Sessiz olmaya çalışarak gülerken hepimizi bu hale getiren kadına hiç kızmadım. İğneden korkuyor, Allah aşkına Yağmur bile korkmuyor iğneden. Değişik, Allah'ın değişiği.
Sigara faslı bitince içeriye geçtik. Melis'in sesini duyunca hızlandım.
"Canımı yakıyorsun" diyordu hemşireye.
"Hanımefendi daha dokunmadım bile" diyen hemşire damar yolunu çıkaracaktı. Serum bitmişti.
"Kızım, çıkarsın."
"Canım yanıyor ama baba."
"Kalsın mı kolunda, şimdi çıldıracağım." Melis'in diğer yanına geçtim, elimi tutunca midem kasıldı. Onu hiç böyle düşünmemiştim. Kafamın içinde duygusuz, deli bir kadındı o ama bu hali savunmasızmış gibi geliyor bana ve içten içe ona kıyamıyordum. Üzerine eğilip dikkatini çektim.
" Annem geçmiş olsun dileklerini iletti" dediğimde yüzü değişti. Hemşire bundan faydalanıp damar yolunu çıkarmaya başladı.
"Yaa! Teşekkür ederim. Beni annenle ne zaman tanıştıracaksın" dedi.