Melis...
Kızgınım... Her şeye, herkese. En çokta hayatımın akışına her seferinde müdahale eden babama. Neden sürekli aynı şeyi yapıyordu. Bana evlen diyordu ama hayatıma soktuğu en doğru insanı bana kapılmamasını söyleyip önüne set çekiyordu. Zaten Yankı ulaşması zor bir adamdı, her şeyiyle bütün merakımı üstüne çekiyordu. Şimdi ben salak gibi onunda bana aşık olmasını bekliyordum, çünkü hiç aksi olmadı. Kimi tanıdıysam bana aşık olduğunu söylemesi üç gün bile sürmemişti.
Yankı da düşündüğüm gibi olamayacağını babam bu sabah evden çıkmadan söyledi. Bir de sen hiç merak etme, ben ona sana aşık olmamasını söyledim. Ona göre davranacaktır ve oyunlarına gelmeyecektir dedi. Aklımı yitiriyorum sandım o iki dakikada. Neden o saçma sapan insanlara değilde Yankı'ya. Belki de artık sıkılmıştı, biri ilk defa sadece arkadaş gibi kalsın yanımda istiyordu ama ben kızına dolu dolu bir sevgiyle bakan o adamın gözlerinde görünmek isterdim. Kızına böyle aşık olan bir adamın bana duyacağı hoşlantının hayali bile başımı döndürmüştü.
Onun bir insana vereceği herhangi bir duygu gibi etkileyiciydi. Tıpkı dün gece benim için endişe etmesi ve bunu yüzünde, gözlerinde görünce küçük bir kız olup mutlu olmam gibi. Babam bir dağdı ve ben onu hiç aşamıyordum. Hayatımı ivedilikle yönetiyordu ve ondan kaçabildiğim her an kendimi şanlı hissediyordum. On sekiz yaşında başladım ben ayrı yaşamaya. Çünkü evlendi ve eşiyle yıldızım hiç barışmadı. Bundan güç alarak ayrıldım evinden, tek kelime edemedi. Yine de hayatımı kontrol etmeye devam etti.
Yaşadıklarımın ağırlığı hâlâ bile benimle yürürken ben inatla duygusuzmuş gibi davrandım. İçin için yanıp kül olduğumu kimse anlamasın diye harcadığım eforun haddi hesabı yoktu. İlk defa birinin varlığı gülümsememe yetiyordu ama o da sadece şoförüm olduğunu biliyor ona göre davranıyordu. Oysa ben onu tanımak istiyordum.
Telefonunun sesini duyunca başımı öne çevirdim. O tripoda taktığı telefonu tek hareketle açtığında cıvıl cıvıl bir ses doldu arabanın içine.
"Babacığım günaydın." Görüntülüydü konuşma ve Yağmur'un saçına taktığı tokayı görünce mutlu oldum. Ona karne hediyesi olarak aldığım tokalardan birini takmıştı.
"Bebeğim günaydın."
"Seni çok özledim."
"Bende seni çok özledim, burnumda tütüyorsun." Yüzüm duygulu bir geçişle değiştiğinde onun kızımız olması gibi bir hayalin girişinden geri döndüm.
"Cuma günü beni almaya gelir misin?"
"Gelirim tabi ama neden annenle gelmiyorsun?" Yağmur baktığımda gözlerini kaçırıyordu. "Yağmur?" diye uyardı Yankı.
"Şimdi bunu konuşmayalım. Hem bizim için daha iyi olur, geze geze gideriz. Seninle sohbet etmeyi çok seviyorum" deyince tebessüm ettim.
"Benim canıma minnet, kızımla baş başa olacağım oo harika."
"Ben hayatım boyunca sadece seni seveceğim baba."Neden böyle söylemişti ve söylerken neden sesi kısılır gibi olmuştu. Yankı huzursuzlandı sanırım, çünkü eliyle vites kolunu sıkıyordu.
"Bende hayatım boyunca sadece seni seveceğim."
"Görüşürüz baba." Gülümsüyordu ama babası bir kere huzursuz olmuştu.
"Görüşürüz canımın içi."
Telefon kapandığı anda direksiyona vurdu. İçinden çıkamadığı şeyler bir yana, Yağmur'un hislerini de hissediyor gibiydi ve bence onu çileden çıkaran da buydu. Telefonun ekranını açıp hızlı bir şekilde Beyza'yı aramaya başladı.