Melis...
Şimdi hırsımdan ortadan ikiye ayrılacaktım. Bu ne samimiyet ya, nasıl böyle eğlenebiliyorlardı anlamıyordum. Hanife de sanki yıllardır bu anı bekliyormuş gibi yapıştı kaldı adama. Havuzun içinde birbirleriyle yarışları bitti, şimdi Hanife'nin atlamaları başladı. Kah omuzundan atlıyor, kah ellerinden. Nasıl gülüyorlar ama, karnımın içinde binlerce karınca varmış ve beni içten içe kemiriyormuş gibi hissediyordum. Bikinimi giyip geldim, hatta şezlongta güneşlenirken beni hiç fark etmediler.
Yankı'nın bu halleri beni iyiden iyiye sinirlendiriyordu. Yahu sen nasıl bir adamsın ki herkesi kendine hayran bırakabiliyorsun. Tamam ben hayran falan değilim, sadece her şeyim olan her adamın başkalarına bir şey olmasını istemiyordum. Gayet makul bir istek bu.
Yankı sudan çıkıp şezlonguna giderken Hanife de çıktı sudan. Havuzun kenarında saçlarının suyunu sıkıyordu. Yankı telefonuna bakıp geri döndüğünde Hanife'yi omuzlarından itip tuttu. Hanife bir çığlık attı.
"Çok adisin Yankı."
Yankı kahkaha atarak bıraktı Hanife'yi. Benim olduğum tarafa gelirken gözlüğümün altından onlara baktığım bakışlarımı gökyüzüne çevirip kapattım. Adam çok güzel gülüyordu, neden bu kadar güzel gülüyordu. Herkes fark ediyor, Hanife adamdan gözlerini alamıyordu zaten bir de gülüşüne aşık olacak. Bana bir şeyler oluyor. Sinirlenip ayağa kalktım. Gözlüğümü çıkarıp şezlongun üzerine koyduktan sonra pareomun önünü açtım. Kırmızı bikinim ortaya çıktığında,
"Sizde mi" diyen sese kaldırdım başımı. "Burdaydınız" dedi Yankı. Kaşları çatık bir şekilde sadece yüzüme bakarken.
"Rahatsız mı ettim?" dedim sinirli bir ses tonuyla.
"Görmedim de ondan sordum. Bir şey içer misiniz?"
"Vişne suyu, soğuk olsun" dedim. Beni onaylayıp giderken terliklerimi çıkarıyordum. Bedenime bir ateş basmıştı, zaten sıcak bir de üstsüz dolaşıyor. Sakin olamıyorum... Havuzun kenarında durup biraz esnedikten sonra tam balıklama dalacaktım ki biri belimden tutup bana engel oldu.
"Tutmasaydım atlıyordun" diyen Şükrü'ydü ve karnımın üstünde duran elinden rahatsız olarak kenara çekilip ona döndüm. "Neden yüzeceğini söylemedin bende hazırlanırdım." Etrafa bir göz gezdirdim, Yankı görünürde yoktu.
"Toplantıya kadar rahatlamak istedim" dedim havuza dönerek.
"Bende hazırlanıp geliyorum" dedi ve hızlıca uzaklaştı. Kendimi hiç durdurmadan attım havuzun içine. Suyun altında bacaklarımı hareket ettirerek ilerliyordum ve istemsiz bir şekilde öfkeliydim de. Bir tur ileri gidip yüzeye çıktım, nefes alıp geri daldım ve aynı hızla yerime döndüm. Başımı çıkardığımda Yankı'yla karşılaştım. Havuzun kenarına çömelmiş bana bakıyordu.
Elinde ki içeceği alıp kafama diktim. Hâlâ bana bakarken bardağı eline verdim. Bir duvara bakar gibi bakıyordu, suyun içine dalıp ilerlemeye devam ettim. İçim ayrı dışım ayrı yanıyordu sanki. Su da istediğimi bana vermeyince yerime dönüp sudan çıktım.
"Çabucak geldim" diyen Şükrü gerçekten çabucak gelmişti. Arkamdan bir havlu kondu omuzlarıma, önüme doğru sarılıp beni kapattığında kulağımın dibinde ki nefesler bir gülme isteği uyandır içimde ama tuttum kendimi.
"Üşümeyin, hava esiyor sanki" derken beni mümkün mertebe havlunun içine saklamaya çalışıyor gibiydi.
"Yoo esmiyor, yüzelim mi Melis" dedi Şükrü ama şu an böyle kalmak için her şeyimi verirdim. Her şeyimi derken sahip olduğum her şeyden bahsediyorum.