Yankı...
Bütün savaşların, bütün zorlukların, çektiğin o bütün çile seni bir yere kadar götürürmüş. Bir yerde önce dizlerinin üstüne, sonra yüzünün üstüne düşebilirmişsin. Senin olduğunu sandığım tek bir şey bile yalan olursa artık tutunacak dalın yok gibi gelir, her şey anlamını yitirebilirmiş.
Bugünün gelmesinden korkarak yaşarsan o gün zaten çoktan gelmiştir. Biri çıkar karşına ve yüzüne sövse bu kadar ağrına gitmezmiş. Seni inandığın şeylerle sınayan dünya, bir de olmasını istediğin şeylere neler yaparmış. Gözü kör olan ben miydim, yoksa yalanın vicdansız tarafı mı?
Çocuğun babası diyen doktora defalarca benim dedim, benim onun babası. Ben vardım yanında, her anında. Doğumunda, ağladığında, ilk dişi çıktığında, ateşlendiğinde, hasta olduğunda, ilk adımlarında, ilk okul gününde, ilk başarı belgesini aldığında... Anlamadılar. İnatla çocuğun babası diyorlar. Beni en zayıf yerimden vuruyorlar.
Bütün hislerim beni terk etmiş gibi çöktüğüm duvarın dibinde kızımı bekliyorum. İlk adımlarını atıyor sanki bana, elinde bir şeker çubuğu. Saçında kırmızı tokaları. Her zaman annesinin giydirdiği o beyaz elbiselerden sadece biri.
Ben mi hata yaptım acaba? Kızım hasta olurken ben mi fark etmedim? Nerde bir yanlış yaptım da onun benim çocuğum olmadığını düşünüyorlardı. Kalbim atmıyor sanki, hiçbir şey duymuyorum. Kulaklarım sanki sağır oldu birden. Gözlerim dolup dolup geri gidiyor, biri göğsümden bir parçamı söküyor sanki.
Anlamıyorum, tıpta bunun bir adı da yoktur şimdi. Bana o çocuğun babası sen değilsin derler ama neden öyle hissettiğime cevap veremezler. Biri beni kandırmış olabilir, ben çok iyi bir çocuktum. Çok kolay inanmış olabilirim, belki de bir hayaldi olmasını istediğim, belki buna inanmak benim için en acısız olandı.
Ama hep dedim ki okulda yüzüme bakamayan o kız nasıl olsa da koynuma girdi ki? Hadi ben sarhoştum, hadi o da sarhoştu ama nasıl oldu da benden hamile kaldı? Yalan söyleyen tıp olsun n'olur. Beyza beni bu yalana inandırmış olmasın. Her zaman o sivri diliyle beni aşağılasın ama Yağmur senin kızın değil demesin bana. Her şey bu kadar basit olmasın. Kötü bir rüya olsun bu ama riya olmasın...
"Yankı." Gözlerimin önüne gelen yüzle bütün algılarım açıldı. Bir ateş başımdan ayak parmak uçlarıma kadar dağıldı. Beyza neden ağlıyordu? "Özür dilerim." Neden özür dinliyordu? Yağmur'un babası benim, bunun için özür dilemesine gerek yoktu. "Başka çarem yoktu" deyince kollarımı ellerinden çekip ayağa kalktım. O da ayağa kalktığında bir hışımla tuttum kollarını.
"Ne diyorsun sen?" Öfke yeni yeni yerini alırken bütün bedenim titremeye başladı. "Yağmur'un babası benim!" Boğazımda acı bir yumru vardı. "Benim onun babası."
"Öyle, elbette sensin ama - "
"Yalan" diye ittim onu. "Bana yalan söylemiş olmazsın, bunca yıl beni kandırmış olmazsın. Beyza sen o kadar kötü olmazsın!"
"Özür dilerim, inan başka çarem yoktu." Başımı iki yana salladım delirmiş gibi.
"Aptal yerine koydun beni öyle mi?"
"Hayır, Yankı ben sana sığındım. Çok korkuyordum, elimden başka türlüsü gelmedi. Lütfen affet beni. Ben kendime eş değil, çocuğuma baba olmanı istedim. Senden sadece Yağmur'un babası olmanı istedim ama söyleyemedim, söyleyemezdim."
"İnsanlar başları sıkışınca böyle hayati yalanlar söylebilir mi? Beni bir yalana nasıl bağladın? Ben onun babasıydım, ondan başka tutunacak neyim var benim. Sen hayatıma girince hiçbir şey kolay olmadı ama neyim varsa elimden almana gerek yoktu. O zaman bana böyle söyleseydin ben kabul ederdim. Körü körüne bir yalana bağlanmazdım."