Melis...
Ellerim başımda kalakaldım. Ben neden öğrendim bunu, neden? Şimdi ne yapacaktım? Bunu Yankı'ya söylemesi gereken kişi ben değildim ama ortada bir gerçek vardı. Yağmur ve onu deli gibi seven babası. Kalbim sıkışıyordu. Ayağa kalktım, insanlar yemekten dönüyordu. Dokunsan ağlayacak gibi halimle babamın odasına girdim.
"Sen benim babam olmasan ben buna sevinirdim baba."
"Ne saçmalıyorsun acaba?" Doğru, şu an saçmalıyordum ama Yankı'yı düşünmekten kafayı yiyecektim. Koltuğa uzandım, kendimi iyi hissetmiyordum.
"Yankı" dedim ama devam edemedim.
"Ne olmuş Yankı'ya?"
"Baba, sence Yankı nasıl bir adam?"
"Hım" deyip ayağa kalktı. Bana doğru gelirken yan döndüm. "Çok dürüst bir çocuk, gördüğüm kadarıyla iyi bir baba. Üstelik seni müthiş idare ediyor. Ben sevdim o çocuğu."
"Beni o idare etmiyor baba, ben ona izin veriyorum." Yüzüme bir garip baktı bir süre.
"Nasıl yani? Yoksa sen -"
"Bilmiyorum, hem ne fark eder ki senin gibi bir duvara çarptı. O yüzden her fırsatta itiyor beni kendimden."
"Ben ona bunun hesabını sorarım."
"Sen bir şey yapma rica ederim, zaten adama diyeceğini demişsin. Çok normal yani."
"İyi de ben ona sadece o kapılmasın diye dedim onu. Yazık olur, üzülür diye. Karşılıklı kapılma varsa ben buna sevinirim kızım."
"Nasıl yani" dedim toplanarak. Babamın yüzüne ciddi olup olmadığını anlamak için dikkatle baktım. "Baba bak eğer duygularımla oynuyorsan seni babalıktan reddederim." Kahkaha attı.
"Bu çocuktan hoşlanıyor musun?"
"Bilmiyorum ki, çok güzel bir adam. Üstelik herkese karşı anlayışlı, öyle güven veren bir havası var ki ona kapılmamak elde değil. Zaten bunu anlayan herkes sakız gibi yapışıyor adama, hiç hoş değil yani." Tekrar kahkaha attı. Ne desem gülüyor bu da.
"Hay Allah bende sen orda kaldığın gece arayıp uyardım, biraz sert uyardım hatta" deyince babamdan yediğim kaçıncı darbeydi bu artık sayamıyordum.
"Ya baba senin benim mutluluğuma kastın mı var, bende diyorum neden öyle davrandı bana. Adama demediğimi bırakmadım. Hepsi senin yüzünden."
"Ne yapsaydım, yine aynı şeyleri yaşamana izin verecek değildim. Nasıl terk edildiğini unuttun sanırım, seni uçurumun ucundan aldım ben. Sen benim sahip olduğum en değerli varlığımsın. Kurda kuşa yem edemezdim."
Aklıma doluşan hatıralar bir kere daha salladı içimi. Gözlerim dolunca tutamadım yaşları, herkesin bir derdi mutlaka vardı. Kimsenin derdi bir başkasının derdinden daha büyük değildi ama çok gençtim, çok aşıktım, çok heyecanlıydım. Bende on sekiz yaşında nikah masasında terk edilmek istemezdim ama kaderde varsa elden ne gelirdi.
"Çok tecrübesizdim" dedim çenem titrerken. "Bilemezdim." Eliyle yüzümde ki yaşları sildi. "Her şey bir yana artık, yenilenmek istiyorum. Lütfen Yankı'ya daha fazla bir şey söyleme olur mu?"
"Olur kızım. Sana bıraktım."
Bunu duymanın mutluluğuyla ayağa kalksam da bir gerçek var ki uzun uzun sevinemedim bile. Odadan çıkmak üzereyken gitar sesi duydum. Merakla açtım kapıyı. Yankı tezgahın üstüne oturmuş gitar çalıyordu. Babamla aynı anda birbirimize baktık.
" Moral veriyor baksana" dediğinde herkesin onu izlediğini gördüm.
"Bende yaparım ki" deyip Yankı'ya doğru yürüdüm, hemen yanına gelince tezgahın üstüne oturdum. Bana bakıp durdu. "Devam et" dedim kızarak. Bir şey deneyeceğim ki oturdum yanına, bu da bir alem ki sorma gitsin. Kendimden emin bir şekilde söylemeye başladım.