5.''PİM''
''Dün neden ağlıyordun Eslem?'' diye sormuştu Özgür. Sonlandırdığım o telefon konuşmasının ardından kızgınlığını bir raf kavanozuna saklamak isteyerek yanıma gelmişti. Ama neyin sebep olduğunu bilmediğim öfkesi saklamak istediği o kavanozdan taşıyordu daha çok. ''Biri bir şey mi yaptı?'' Ayrıca beni ağlayan bir halde görmenin şaşkınlığını taşıyordu üzerinde. Vicdanım içimden sıkıştırırdı beni, yüzüm soğukkanlılığımı korurcasına buzdan farksız olurdu. Kolay kolay ağlamazdım.
''Bir şey olmadı.'' demiştim.
''Bu mu bir şey olmamış hali?'' diye sormuştu. Beni benimle, en yakın arkadaşımın aşkı olan seninle ve kimliğini bilmediğim bir adam arasında bıraktılar. Sen ve ben o yabani adama karşı iki kişiydik, diyemedim.
Aslında çok şey vardı.
''Patronumla kavga ettim sadece.'' diye sıyrılmaya çalışmıştım. ''Sinirden ağlıyorum.'' Evine ekmek götürebilmek için çalışan bir insanın, işindeki olumsuzluklar sebepli sinirden ağlamasının o kadar garipsenmeyeceğini biliyordum çünkü.
Demir kapının önüne geldiğimde başımı kaldırmadım. Ne bekleyeceğimi bilmiyordum ama iyi şeyler olmadığını tahmin etmek kolaydı. Kalbim yine boğazımda atıyordu ve bu benim içinde olmayı sevdiğim hislerden biri değildi.
Kafamı usulca kaldırdığımda gözlerimin önüne gelen ''Özel mülktür, girilmez!'' yazısı sanki sesi varmış gibi bağıra bağıra beni tokatladı.
Kaçıp gitmeli miydim tercihimin beni vicdanımla birlikte getirdiği bu yerden? Yoksa ardında beni karşılayacak olan her neyse onu göreceğimi bilerek yine de adımlarımı atmalı mıydım? O gece de bu ikilemde kalmıştım.
Vicdan yoktu.
Öğrendiğim bir hayat yoktu.
Cesaret vardı. Ve de kör olasıca bir hırs.
Tehlike peşime takılmış olsa bile onu dinlemem gerekmiyordu.
Ama dinledim.
"Tarla yolundan çıktığında seni butik otel/kafe tarzı tatil yerleri karşılayacak. Özel mülk yazısının ilerisinde belki seni güzel haberler bekler hı?"
Hayatıma birkaç haftadır girmiş iki adam vardı. İkisinin de hakkında somut hiçbir bilgim yoktu ama onlara baktığımda birinin amacı çok açıktı. Mazhar Albaga'nın yeraltı dünyasına ait biri olduğunu düşünüyordum ve düşüncelerimin gerçek olduğuna inanmak istemiyordum ama açıkçası benden ne istediğini başka nasıl açıklayabilirdim?
Beni bir şekilde tanıyordu. Hayatım hakkında bilgi sahibiydi. Okuduğum okul, yaptığım iş... İş yerime bir köstebek sokarak telefonuma dinleme cihazı yerleştirebiliyordu.
Düşüncelerimi kovmak için kapımı araladım.
Problemler basite indirgeyerek çözülür.
Ağır kapıya elimi koydum ve tüm gücümle ittirerek açtım. Ardımdan usulca kapatırken ayaklarım kumlara bata çıka yürümeye başladım. Denizi sol tarafıma almıştım ve kulaklarımı dolduran dalga sesleri beni asla sakinleştirmiyordu.
Buket ve Hakan ile buluştuğumuz akşam, sonradan masaya Özgür de dâhil olmuştu ve tüm girmeye çalıştığım roller Buket'te şüphe uyandırmasa ve de Özgür ağzını açmamış olsa bile Hakan'ın bakışlarından beni kesinlikle kurtaramamıştı. İşte o gecenin sabahı, yine tüm soru işaretlerini üzerime çekerek ilk uçakla İzmir'e gelmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GREJUVA (Beklemede)
Mystery / ThrillerTüm hırslarım bir yana, onun maruz bırakıldığı kötülüklere başını dik tutuşunda kendimi gördüm. Yabaniliğinde, katledilişimizi gördüm. Suskunluğunda, acılarımızı gördüm. Ama en kötüsü güvensiz bakışlarında ela gözlerimi gördüm. O yorgun günün akşamı...