12.BÖLÜM

42 3 0
                                    

Balım Arslan

Uzay'ın dudaklarından ayrıldığımda kapalı olan gözlerini açmıştı. Tek kelime etmeden bana bakan Uzay'ın saçlarını okşadıktan sonra boynuna sarıldım. O da kollarını belime sardı.

''Şuan olanlar gerçek değil mi? Sen az önce beni öptün?'' Şaşırmıştı bende ona tekrar öperek cevap verdim.

''Evet gerçek ama bizim halletmemiz gereken bir şey var.'' Merakla bana bakan Uzay'ı oturduğum yerden ayağa kalkarak sonra da onu kaldırarak aydınlattım.

''Bizimkilere bizi söylememiz lazım. Hadi içeri gidelim ve şu yükten kurtulalım.'' Uzay ciddiyetimi sorgular nitelikte bana bakıyordu ama ben gayet ciddiydim.

''Ha sen ciddisin. İçeri gidip bizimkilere ilişkimizi mi söyleyeceğiz?'' Başımla onu onayladığımda şok olmuştu. Ben de elini sıkıca tutup ormanın içinden otele doğru yürümeye başladım.

Otelin arka çıkış kapısından tekrar içeriye girdik ve balo salonuna doğru ilerledik. Uzay'ın koluna girmiştim ve bizimkilerin yanına doğru ilerliyorduk. Bizimkiler bizi görünce hemen bakışlarını bize çevirdi. Masaya oturur oturmaz tam ağzımı açmış konuşacaktım ki annem konuşmaya başladı.

''Çocuklar var ya tek kelime ile harikaydınız.'' Uzay teşekkür etmiş tam söyleyecekti ki Yudum teyzem engel oldu. 

''Çocuklarımız olmasanız birbirinize aşıksınız derdik vallahi, iyi çalışmışsınız.'' Babamsa Yudum teyzemin cümlesine ekleme yaptı.

''Ama tabi ki aşık değilsiniz çünkü siz kardeş gibisiniz. Biz sizi öyle yetiştirdik ve aranızda aşk söz konusu dahi olamaz.'' Babamın sözleri üzerine Uzay'a baktım. O da bana bakmıştı. Ailelerimiz böyle düşünürken bizim şuan ilişki açıklamamız hiçte iyi olmazdı. Onlara ne ilişkimiz ne de konuştukları konu hakkında bir açıklama yapmadık ve davetin sonuna kadar arkadaşlarımızla vakit geçirdik.

Davet sonrası annem ben ve babam yolda eve dönerken aklımda hala şu bir haftadır yaşadıklarım dönüp dolaşıyordu ama en sonunda hepsi birbirine bağlanıp kördüğüm oluyordu. Ne yapmam gerektiğini asla bulamıyordum sadece tek bildiğim Uzay'ı bir daha kaybetmeyeceğimdi. Annemlere bu durumu nasıl açıklamamız gerektiğini düşünmem ve kısa süre içerisinde de bir yol bulmam lazımdı.

Sonunda eve vardığımızda ruhum çekilmiş gibi arabadan inerek annemin açtığı evin kapısından içeri girmiş ve yukarıya doğru çıkıyordum ki arkadan gelen babamın sesiyle merdivenlerde durup babama döndüm.

''Güzelim sahura kalkacak mısın, seni uyandırmamı ister misin?'' Babam bu soruyu sorana kadar yarın ramazanın ilk günü olduğu aklımdan çıkmıştı.

''Kalkacağım baba, uyursam eğer uyandırsan sevinirim.'' demiş ve yine yoluma devam ederek yukarıya çıkmıştım.

Odama girip hızla üzerimdeki elbiseden kurtulmuş pijamalarımı giymiş yatağıma geçip oturmuştum. İçeri girer girmez yatağın üstüne attığım telefonum titremişti. Elime telefonu aldığımda mesajın Uzay'dan geldiğini görmüştüm.

Kıvırcık: Güzelim nasıl hissediyorsun kendini, daha iyi misin?

Balım Arslan: Nasıl olayım Uzay aynıyım. Sadece şeyi merak ediyorum? Her şey olabiliyordu da sadece biz imkansızdık değil mi Uzay?

Kıvırcık: İmkansız diye bir şey yok güzelim. Bizim için her zaman bir umut var. Sen yeter ki umudunu kaybetme.

Balım Arslan: Umarım dediğin gibi olur. 

Yazmıştım ki kapım önce tıklatıldı sonra ise içeriye annemim başı girdi. 

''Gelebilir miyim?'' Başımla onu onayladığımda içeri girip arkasından kapıyı kapatmış ve yavaşça yatağıma oturmuştu. 

UMUDUNU KAYBETME 2: İmkansız AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin