3. BÖLÜM

54 3 0
                                    


1 Ay sonra...
Balım Arslan
"Yaa anne tamam. Yemek yapmayı biliyorum aç kalmayız ve merak etme dikkat ederiz kendimize. Şunun şurası on beş günlüğüne bir tatile gidiyorsunuz. Aklın bizde kalmasın. Gidin güzelce eğlenin, mutlu olun ve aşkınızı yaşayın ya." Dediğimde babam yanıma gelip kolunu omzuma attı.

" Ağzından bal damlıyor güzelim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

" Ağzından bal damlıyor güzelim. Bak gör azıcık kızını dinle. Babasının güzeli ne güzel de dedi. Gidip aşkımızı yaşayacağız. O yüzden hadi söylenmeyi kes ve arabaya bin." Dediğinde babam, annem gözlerini devirip "İşin gücün aşk zaten. Hiç başka derdin yok çünkü dimi Atlas efendi." Dedi.

" Sen oraları hiç karıştırma şimdi kızın yanında." Dediğinde ufak bir kahkaha döküldü dudaklarımdan. Babam yanaklarımdan öpüp arabanın arka koltuğuna geçmesi için anneme kapıyı açtı. Annemde yanıma gelip yanaklarımdan öperken bile son kez tembihledi beni. Babamın açtığı kapıdan arabaya bindi. Yudum teyzem ve Meriç amcam da yanlarına geçince Selçuk abi arabayı çalıştırdı ve yavaşça yanımızdan uzaklaştılar.

Annemler babamın sürprizi üzerine on beş günlüğüne Norveç'e gidecekler. Babam hem annemin hem de Meriç amcanın doğum gününü kutlamak için böyle bir plan yapmıştı. Onlar için gerçekten çok güzel bir tatil olacaktı çünkü dördü de bu aralar gerçekten çok yoğun çalışıyorlardı.

Her şey iyiydi hoştu fakat annemlerin on beş burada olmaması Uzay ve benim on beş gün aynı evde yaşayacağımız anlamına geliyordu.

Neredeyse bir aydır Uzay'ın her şeyi hatırladığını öğrendiğin o geceden beri ondan köşe bucak kaçıyordum ama şuan resmen onunla on beş günü aynı evde geçirmem gerekiyordu. Anneme ne kadar kendi evlerimizde kalalım zaten dip dibeyiz desem de annem ya Uzay'la kalacağımı ya da onun tatile gitmeyeceğini şart koşunca mecburen kabul etmek zorunda kalmıştım.
Artık resmen Uzay'ın balıkçı ağına takılmış bir deniz kızı gibi hissediyordum çünkü o bu durumdan çok memnundu. Babama bile "Ooo Atlas amca sen hiç merak etme biz on beş gün birbirimize göz kulak oluruz." Bile demişti. Tabi babam en son doğum günündeki göz kulak olmayı hatırlatınca mahcup olmuştu. Canım babam benim ya.

Kolunu omzuma atan Uzay dönüp baktığımda yüzünde güller açıyordu.
"Hadi sarışın dışarıda kalmayalım, hastalanacaksın." Deyip beni içeriye doğru sürükledi.
Kapıdan içeri girdiğimizde yüzüme çarpan sıcak hava ile dışarıda gerçekten üşüdüğümü fark etmiştim. Şöminenin karşısındaki tekli koltuklardan birine geçip oturunca Uzay da diğerine oturdu. Yok ben bu çocukla on beş gün boyunca ne yapacaktım. Hep böyle peşimde mi dolanacaktı.

Hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Oturduğum koltuktan tekrar kalktım. Annemler bize ait olan özel jetle gidecekleri için bir şey yemeden gitmişlerdi. Bizde bir şeyler yememiştik. Mutfağa gidip bir şeyler hazırlarsam belki yanıma gelmezdi.

Benim ayaklandığımı görünce hemen kalkmak için hareketlenmişti ki elimle oturmasını işaret edip " Hiçbir şey yemedik kahvaltıdan beri ben bir şeyler hazırlamaya gidiyorum. Gelmene gerek yok." Diyerek yanından ayrılıp mutfağa gittim.

UMUDUNU KAYBETME 2: İmkansız AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin