20. BÖLÜM

26 1 0
                                    

Uzay Doğan

Kollarımda Balım'la dans ederken bir anda bana kurduğu cümle ile o ne kadar sakin kalmamı istese de ben korkuyu her hücremde hissetmiştim. Yine de ona ayak uydurarak dans eden kalabalığın içinden çıkmayı ve onu düğünün yapıldığı yerin dışındaki gölün kenarına götürmeyi başarmıştım.

Balım gölün kenarına geldiğimizde yanımızda bulunan banka kendini bırakmıştı. Hızla onun yanına oturmuş ve ellerini ellerimin arasına almıştım.

"Güzelim ne oldu, bana açıklayacak mısın? Korkuyorum çünkü." Kapattığı gözlerini açmadan önce derin bir nefes alıp verdi ve sonra adı gibi bal bakışlarını bana çevirdi.

"İyiyim sevgilim sadece başım dönüp midem bulandı. O kadar insan içinde dikkat çekmek istemedim. Korkmana gerek yok." Demiş ve avucumda olan ellerinden birini yanağıma koymuştu. Başımı çevirip avucunun içi öptüğümde yüzünde her zaman izlemekten bıkmadığım gülümsemesi belirdi. Bu hayatta sadece onun gülümsemesini izleyerek bile yaşayabilirdim.

"Güzelim geçen İstanbul'dan geldiğimizde de miden kötü olmuştu. Bi doktora baktırsan mı acaba kötü bir şey olmasın?" Onun için endişeleniyordum, ona bir şey olması demek benim yaşama sebebime bir şey olması demekti, bunu göze alamazdım. Beni sakinleştirmek, endişemi gidermek istercesine yanağımdaki elini çekip yerine öpücük kondurmuştu.

"Sevgilim merak etme o günde, bugün de yorgunluktan midem bulandı. Sende biliyorsun kaç gündür Eslem hamile olduğundan yorulmasın diye onun yerine bir sürü işi halletmeye çalışıyorum, kaç gündür uykusuzum. O yüzden endişelenecek bir şey yok, böyle olmasaydım anormal olurdu asıl." Demiş, yüzündeki gülümseme genişlemiş ve melodik bir kıkırtı dökülmüştü dudaklarının arasından. Bende daha fazla dayanamayıp elimi yanağına yaklaştırdım ve yavaşça öptüm dudaklarından. Öptüğüm ilk andan itibaren öpüşüme karşılık vermişti ve bu yüzümde tebessümün belirmesine neden olmuştu. Bu narin öpüşmemiz ikimizde nefessiz kalınca son bulmuştu. Alnımı alnına yaslamıştım, ortamdaki tek ses nefessizlik yüzünden arka arkaya verdiğimiz nefeslerimizin sesiydi.

"Bu hayattaki nefes alıp verme sebebimsin ve seni kaybetmemek için elimden geleni yaparım. Lütfen beni sakın sensiz bırakma güzelim." Bir anda dudaklarımdan dökülen kelimler tamamen kalbimden geçenlerdi. Onu kaybetmek, onsuz yaşamak bu hayattaki en büyük korkumdu ve bunu Balım bu kadar yakınımdayken dile getirmek kalbimden gelmişti. Kelimelerimin ardından ellerini iki yanağıma yerleştirip konuştu.

"Seni asla bensiz bırakmam, sende beni sensiz bırakma. Ne olursa olsun daima yanımda ol." Ellerimi ellerinin üstüne koyup konuştum.

"Asla bırakmam." Cevabım çok netti onu asla bırakmazdım, o benim güzelimdi, nefesimdi, hayatımdı, içimdi, kısaca o benim her şeyimdi. Bunu öyle laf olsun diye demiyordum o gerçekten benim her şeyimdi. Doğduğum andan beri hayatımda olan ve kendimi bildim bileli hayatımın her köşesinde izi olan annem ve babamdan dışındaki tek insandı. Kim doğduğu andan beri gerçek aşkının hayatında olurdu ki? Biz öyleydik ve bunun sonsuza dek sürmesi için elimden geleni yapacaktım.

Balım Arslan

Eslemler düğünden hemen sonra balayı için Miami'ye gitmişlerdi, bizse New York'ta kalmıştık. Okulların açılmasına az kaldığından da ikimizde de bir telaş vardı. Sonuçta okula başladığımız andan itibaren şirkette de aktif rol almaya başlayacaktık.

Kahvaltıya indiğimde sabah sabah burnuma gelen pankek kokusu ile midemin ağzıma gelmesi bir olmuştu. Normalde sabahları en bayıldığım şeyin şuan midemi bulandırıyor olması gerçekten garipti.

Yarısı indiğim merdivenleri gerisin geri çıkıp kendimi zor da olsa odamdaki banyoma atmıştım. Sabah sabah bu mide bulantısı da neyin nesiydi? Öğürsem de midemde bir şey olmadığı için kusmamış ardından da oturduğum yerden kalkmış ve lavaboda ikinci kez elimi yüzümü yıkayıp enseme ve boynuma da soğuk su sürmüştüm.

UMUDUNU KAYBETME 2: İmkansız AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin