4.BÖLÜM

47 4 2
                                    

Balım ARSLAN
Dün gece ateşlendiğimde gördüğüm kabus yüzünden uyanınca içimdekileri Uzay'a dökmüştüm. Tabi onun gördüğüm kabustan haberi yoktu, o sadece içimdekilerin birden dile geldiğini düşünüyordu.

İnsan bazı şeylerin kıymetini kaybetmeden anlamıyordu. Dün gece kabusumda Uzay ile birlikte arabada gidiyorduk ve bir anda nereden çıktığını bilmediğimiz bir kamyon bizim olduğumuz şeride geçiyor ve bizimle çarpışıyordu.

Olay mahalline gelen ambulanslar sayesinde arabadan çıkarılıyorduk

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Olay mahalline gelen ambulanslar sayesinde arabadan çıkarılıyorduk. Bende bir şey yoktu ama Uzay gözlerini açmıyordu. Yerde yatan Uzay'ın başına giderek onu sarsmış, uyandırmaya çalışmıştım fakat uyandıramamıştım. Yanıma gelen bir sağlık görevlisinin dudaklarından dökülen kelimeler neredeyse nefesimin kesilmesine neden oluyordu.

''Üzgünüm ama hastayı kaybettik.'' Diyerek omzuma elini koymuştu lakin ben duyduklarımı idrak edememiştim ve önümde ki Uzay'ın cansız bedenine sarılmış ağlıyorken birden kabustan çığlık atarak uyanmıştım. Benim sesimi duyup da gelen Uzay'ı kapımda bulunca içime bir rahatlama yerleşmişti. Beni sakinleştirip gitmek için hareket ettiğinde ise elinden tutup kalmasını hatta yanımda yatmasını istemiştim. Gördüğüm kabusun etkisi hala geçmemişti ve onun başına bir şey gelmesinden korkuyordum. Beni kırmayıp yanıma yattığında ise yaşadığını belli eden kalp atışlarını hissetmek için elimi kalbinin üstüne koymuş ve uyumuştum.

Beni uyandıran Uzay'a ise ateşle birlikte ona karşı benim bile o ana kadar fark etmediğim duygularımı dile getirmiştim. Duyduğu şeyler karşısında afalladığını bilsem bile yapacak hiçbir şey yoktu. O da bana hiç olmayacak bir anda her şeyi söylemişti.

Sabah kalktığımızda ise dün geceki açılma olayından sonra rahatlamıştım ve gerçekten hafiflemiş hissediyordum. O nedendir ki Uzay'la arkadaş gibi değil de sevgili gibi takılma aşamasına geçmiştik.

Bu olanları biz açıklamanın bir yolunu bulana kadar herkesten saklayacaktık ama şuan resmen yakalanmıştık. Uzay'ın kollarının arasındaydım, karşımızdaki cama resmen yapışmış olan Eslem ve Gökay ile göz gözeydik. Bizim bu bakışma daha doğrusu şaşkınlık meselesi uzayınca ellerini camdan çeken Eslem bağırmaya başladı. "Lan bu soğukta bir taraflarımız dondu, alsanıza bizi içeriye."

Üzerimdeki şoku bir kenara bırakarak oturduğum yerden kalkıp camı açmaya gittim. Sürgülü kapıyı açtığım an ikisi de beni kenara ittirip içeriye girdi. Arkalarından baka kalmıştım, Uzay'la göz göze geldiğimizde beni başıyla yanına çağırdı. Kapıyı kapatıp yanına oturdum.

Eslem merakla gözlerle bizi süzüyor bir yandan da dünyanın en mutlu insanıymışcasına gülümsüyordu. En sonunda bu bakışmalara, süzmelere dayanamadı ve konuşmaya başladı.

"Demin gördüklerimizi sakın inkar etmeyin bu bir, ikincisi ben demiştim demeye bayılıyorum. Ben demiştim siz birbiriniz için yaratılmışsınız diye ama siz bunu her seferinde inkar ettiniz sonunda yine benim dediğim oldu. Hemen ayrıntı giriyorsunuz nasıl oldu daha doğrusu Uzay seni öpmüş de sen nasıl oldu da açıldın bu çocuğuma." Dediğinde soruyu bana sormuştu.

UMUDUNU KAYBETME 2: İmkansız AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin