8.BÖLÜM

40 4 0
                                    

Balım Arslan

Yılbaşının üzerinden iki hafta geçmiş olmasına rağmen sınav öğrencisi olduğum için iki haftadır nefes almadan çalışıyordum. Benimle birlikte Uzay'ı, Eslem'i ve Gökay'ı da kendime alet etmiştim. Günlerdir bazen birimizin evinde bazen de kütüphanede oturup ders çalışıyorduk. Her şey olması gerektiği gibi güzel ve iyi gidiyordu. Uzay'la ilişkimizi hala bizimkilere söylememiş olmamız dışında ilişkimiz de gayet güzeldi. Okuldan sonra ders çalışıyor sonrasında ise birlikte eğlenebileceğimiz, güzel vakit geçirebileceğimiz etkinlikler yapıyorduk. Tabi ki annemler arkadaş olarak birlikte vakit geçirdiğimizi düşünüyor ve derslerimize gösterdiğimiz özeni ve aramızdaki arkadaş ilişkisini destekliyorlardı.

İki haftadır her sabah olduğu gibi saat altı da uyanmıştım. Ocak ayında olduğumuzdan hava hala karanlıktı bahçenin ışıkları sönmemişti. Dışarıdaki soğuk yüzünden camım buhar yapmıştı ama aksine içerisi sıcacıktı. Bu soğukta dışarıdaki insanların halini düşünmüş ve halime tekrar şükrederek yatağımın içinde doğrulup sırtımı başlığıma yasladım. Komodinimin üzerindeki telefonumu elime alarak günlerdir her sabah yaptığım şeyi tekrarladım. Uzay, Eslem ve Gökay'ı arayarak uyandırmak. 

İlk önce Eslem'i aramıştım.  Uzun bir çalışın ardından Eslem'in uykulu sesi kulaklarıma ilişti. ''Balıııııııım yeter artık ne zaman bitecek bu işkence. Günlerdir sabahın köründe arıyorsun, kızım el insaf ya el insaf. Daha kargalar kahvaltısını yapmadan uyanıyorsun, bu nasıl bir azimdir, bu nasıl bir psikopatlıktır ya. Tıp kazanmak istesen anlayacağım ama yok tıpta istemiyorsun, manyak mimar olmak için bu kadar çalışmaya gerek yok bunu sana kimse söylemedi mi ya? Hem sen okul birincisi değil misin daha ne olacaksın kızım, seni ne yapalım biz biliyor musun sınava sokmadan üniversiteye alalım bak işte o zaman sen rahatlayacaksın, bizi de rahat bırakacaksın. Son bir şey daha söyleyeceğim. Neden ilk beni arıyorsun da Uzay'ı aramıyorsun? Kızım git sevgilini uyandır, beni sal ya.'' Eslem nefes almadan her sabah olduğu gibi bana içindeki sevgiyi dile getirmiş ama farkında olmadan uyanmıştı.

''Eveeeeet, bende seni çok seviyorum Eslemcim. Sabah sabah çene sporunu da yaparak ayıldığını düşünüyorum. Şimdi doğruca gidip elini yüzünü yıka ve ayıl sonra her zaman olduğu gibi yarım saat sonra kahvenle bilgisayarının başında ol. Öpüldün.'' dedim ve onun cevap vermesine fırsat vermeden telefonu kapattım ve Gökay'ı aradım. Telefon hiç beklemediğim bir şekilde hemen açılmıştı ve Gökay'ın sesi duyuldu.

''Günaydıııın.'' Şok içinde konuştum.

''Gökay iyi misin, ne oldu sana. En zor uyanan sensin nasıl oldu da uyandın?''

''Yetti artık be Balım, her sabah her sabah alıştım, sen ve senin fırçalarını çekmek yerine kalktım ve sen söylemeden söyleyeyim. Elimi yüzümü yıkadım masamın başındayım sizi bekliyorum.''  Gerçekten Gökay'ın dediklerine inanmamıştım çünkü Gökay her gün beni en zorlayan kişi oluyordu. Bazen annesini aramak zorunda bile kalmıştım uyandırması için ama bu gün ben aramadan kalkmış yapması gerekenleri yapıp bizi bekliyordu. Şok olduğumu gizleyemeden konuştum.

''Şuan şoktayım ama neyse uzatmıyorum. Kahvenle beraber yarım saat sonra görüşmek üzere.'' diyerek telefonu kapatıp Uzay'ı aradım. İkinci çalışta açılan telefonda Uzay'ın uykulu olduğu kadar insanın içini gıdıklayan sesi kulağıma ulaştı.

''Günaydın güzelim. Rüyamda seni görürken birden sesini duymak çok iyi geldi.'' Beni rüyasında mı görüyordu. İçerisinin birden ısındığını hissetsem de kendime gelmeye çalışarak konuştum.

''Sana da günaydın canım. Uyandırayım dedim, diğerleri kalktı 06.30'da başlayacağız. Haberin olsun.'' 

''Senin o güzel yüzünü görmek için hemen hazırlanıyorum ama önce bir camdan görsem. '' dediğinde perdemi aralayıp Uzay'ın odasına baktığımda camda yarı çıplak bir Uzay'la karşılaştım. Ocak ayında olmamıza rağmen böyle uyuyabilmesine şaşırıyordum. Bana gülümsemiş diğer yanda da konuşmuştu. 

UMUDUNU KAYBETME 2: İmkansız AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin